31 Aralık 2012 Pazartesi


10
Paylaşılmış ne varsa çıkar üstünden
Dikine sevdalar istiyorum ben
Dilimi kesen kelimeler
Yalnızlığı bir de kendi içimde
Kum çalmak istiyorum kum saatinden
Zamana yakalanmadan
Yalınayak basmak yaşanmışlıklara
Yüzleşmeyi bir de aynalarla
Aynalar
Dizerken düşüncelerimi kurşuna

27 Aralık 2012 Perşembe

9
Payı paydasından büyük
Ben
Payı paydasından küçük
Sen
Ben bileşik
Sen basitken
Sevişemem


25 Aralık 2012 Salı



8
Yüzüme sıçradığı ilk günden beri mutsuzluk
Yapışkan bir umutsuzluk gövdemde
Ruhumda silik yaşam kırıntıları
Ayraç koydum
Hayatla ölüm arasına




24 Aralık 2012 Pazartesi


7
Kaybetmek
Zamanın her karesinde
Hem de zilzurna
Bilinçaltımda
Yoğunluğu cıvadan yüksek bir çelişki
Nadasa bıraktım
Nefes alıp vermeleri

20 Aralık 2012 Perşembe



6
Bulutlar seni yağdığında
Kimseler yoktu caddelerde
Adımlarımı hızlandırmadan
Kendimi ıslattım seninle

19 Aralık 2012 Çarşamba


5
İmlası yanlış
Yanılmış bir kılavuz
İçinde sana yazılmış onlarca kelime
Hepsi yanlış
Hepsi de yanılmış
Niye si
Sana aldanmış


18 Aralık 2012 Salı


4
Düşüm düşünceme simetrik
Katlarsam üst üste gelir
Biri hiç yokmuş gibi
Ya da biri varmış ta
Diğerine küsmüş gibi
Oysa ben
Hiçbir dosyada kayıtlı olmayan bir gecede
Düşmüşüm düşümden
Düşüncemden
Senden

12 Aralık 2012 Çarşamba


3
Arındım
Kırmızı gözyaşlarından
Canlı kadavralardan
Arındım
Ceset torbasına konulan bedenimden
Senli benli tükenişlerden
Kimliğimden
Arındım

6 Aralık 2012 Perşembe


2
Hayat bir figüran zaman içinde
Öyküsü kıyıya vurmuş bir adam
Savunmasız
Dalgın bir sokak köpeği yaşam

5 Aralık 2012 Çarşamba


1
Yudumlayarak mı içmeli gözlerini
Fondip mi yapmalı
Aceleye gerek yok gibi
Bir düşünce sardı benliğimi
Ki benliğim zaten
Düşünceli

13 Kasım 2012 Salı

UZUN ZAMANDIR YAZMAMIŞTIM. HİÇ ÖZLENMEDİĞİMİ HİÇ BEKLENMEDİĞİMİ HİÇ MERAK EDİLMEDİĞİMİ GÖRDÜM. DÜŞÜNDÜĞÜM GİBİ OLDU. MUTLU OLDUM. MUTLULUĞUMU SİZİNLE PAYLAŞMAK İSTEDİM.

yazmak
ruh sarmaşığını
can salkımlarını koparmak
çekirdeksiz insan olmak
yazmak
teneşire tebeşirle

17 Temmuz 2012 Salı


Şey oluş

Dilbilgisi paragraf ve anlatımdaki boşluklardan faydalanarak aklımdan geçenleri yazıya dökmeye çalıştım. yazın sanatının bütün inceliklerini kullanmaya gayret gösterdim. halkımızın yarısından çoğunun kullandığı geri iade ettim cümlesini bile kurmaya teşebbüs ettim. daha neler neler yaptım ama olmadı. herkesin okuduğunda kendine göre yorumlayabileceği. tamam bak ben de böyle düşünmüştüm. bu da benim başımdan geçmişti. ben de aynılarını yaşamıştım diyebileceği bir yazı birikintisine sahip olamadım. toplumun her kesimini içine alan bir anayasa tadında yazamadım. uzlaşmayı sağlayamadım. kendisiyle uzlaşamayan bir canlının bir başkasından herkesle uzlaşmasını talep etmesi ne derece bitkisel bir istek.

sonuç olarak ulaştığım en son nokta. şimdi söyleyeceğim sözlerdir. başlamadan biten sanat hayatımın doğmayan güneşiyim ben. ve yazacaklarım yaşayan her bir insanın kendisine göre yorumlayabileceği bir deneme olacaktır. dünya tarihi boyunca böylesine yoruma açık bir eser daha kaleme alınamamıştır biliyorum. evet hatta iddia ediyorum. hatta öylesine yoruma açıktır ki; iki insanın bir araya gelip üzerinde mutabakata varması imkânsızdır. ve nihayet o büyük an geldi.

hayatta her şeyin bir şeyi vardır diyorum. mademki böyle. insanlar neden bir şeyi yaparken başka şeyler denerler. daha önce onlarca kez denenmiş ve başarılamamış ve başarılması için tek bir şey gereken o şeyi. neden hep farklı yollardan denerler. bu yanlış denemelerin sonucunda ortaya çıkan şeyler. hiç hesapta olmayan bambaşka şeylere sebep olur. ve hayat içinden çıkılmaz bir şeye dönüşür. bir takım şeylerin çığırından çıktığını şarampolden aşağı yuvarlandığını gözlerinizle görürsünüz. ama bir şey yapamazsınız. zaten yapacak olduğunuz şeyde de yine başka bir şey deneyip. yapılması gerekeni yine yapmamış olacaksınız.

öyleyse her şeyi bir kenara bırakalım. ve her şeyi şey olana kadar bekleyelim. ya da şey gelene kadar. bir şey olduğunda ya da bir şey geldiğinde de hiçbir şey olmamış gibi davranalım. ve kendimizi şeyimizin kollarına bırakalım. her şeye şey tarafından bakalım. ve hiç kimseye şey davranmayalım. belki de o şey başka bir şeydir de biz farkına varamamış olabiliriz. bu da bize şeyi gösterir. ve o zaman da her şeyimiz şey olmuş olur.


OKUYUCULARIN ÜYE OLMASI DİLEĞİYLE...







12 Temmuz 2012 Perşembe


Yaza uygun yazış

Söylenmemiş söz bulmak zor. anlatılmamış bir hikaye. yaşanmamış bir acı. tadılmamış bir mutluluk dünyada. hayal kırıkları fay kırıkları bir de açık kırıklar ya da biraz kırık modacılar. kelimeler sarhoş gibi. nereye çekersen oraya geliyor. şimdi Allah’tan söz ediyor. birden şirk koşmak güzel diyor. kelimeler işte. düşünceleri seslendiriyor. o yüzden insan kafasına göre yaşıyor. çünkü artık yapılacak bir şey kalmadı diye düşünüyor. oysaki bütün bu yaşanmışlıkları tekrar hatırlamakta büyük bir erdem.  

kafayı ütülemek sözüne takıldım biraz. olumsuz bir hali seslendiriyor sanki. ama neden. bence şartlanmışlık. ön yargı. ütülemek kıyafetlerdeki kırışıklıkları gidermek için yapılan bir işlem değil mi. kafadaki sorunları düşünce kırışıklıklarını gidermek için bence kafayı ütülemek gerek diye düşünüyorum. bilmiyorum acaba kafanızı mı ütüledim.


5 Temmuz 2012 Perşembe


Helal ediş

Omuzları düşmüş. elindeki birkaç su şişesini bile taşımaktan aciz. sıcağın cehennemle yarıştığı çırılçıplak bir öğlen vaktinde. hayatın olanca koşuşturması içinde.’’ acaba bana da buradan bir nasip çıkar mı?’’ ümidiyle. şuursuz kalabalıkların arasında gezen. yaşlı bir beden. zamanın tüm acımasızlığıyla kendisini yalnızlığa ittiği. alaşağı ettiği. üzerine çullandığı bir adam.

önce kendi yaklaşıyor.’’ su ister misiniz?’’ diye. sonra ‘’hayır.’’ cevabıyla birlikte yoluna devam ediyor. belki ihtiyacı yoktu o gencin. dert oldu içine. ‘’elimde tutarım ne olacak.’’ dedi içinden. bir su istedi yaşlı adamdan. 50 kuruş yerine 1lira verdi. yaşlı adam para üstü vermek için davrandı. genç ‘’kalsın amca.’’ dedi. yaşlı adam da ‘’helal et’’ dedi.

sana bütün haklar helal olsun. sana canlar feda olsun. o 50 kuruş daha kıymetlidir göklerden yerden ve ikisi arasındaki her şeyden.


4 Temmuz 2012 Çarşamba


Yorumlayış

Ölü doğmak. başlamadan bitirmek ayrılmadan kavuşmak ağlamadan susmak olmalı. bizim gibiler için dört ayağı üstüne düşmek gibi bir şey. sahaya çıkmadan galip gelmek gibi mesela. doğmak ve ölmek aynı anda aynı bedende. düşünmesi bile heyecan verici. hem sana verilen görevi yerine getiriyor hayata geliyorsun. hem de bunu tertemiz bir şekilde sonlandırıyorsun. zahmet çekmeden acaba demeden. bir de gömülüyorsan bir mezar yerin varsa işte o daha da güzel. insan kıskanmadan yapamıyor.

çocuk küçükken sünnet edilmeli. acıya karşı şuuru açık olmadan. korkularıyla boğuşmaya başlamadan önce. sünnet bir anı olarak bile kalmamalı zihninde. yaşamak ta böyle olmalı. hiçbir şey kalmamalı aklında. geçmişe ait her şey hiçbir şey olmalı. şüpheye ve tedirginliğe sebep olacak bir yaşanmışlık söz konusu olmamalı. doğmadan ölmeli insan.   


             

3 Temmuz 2012 Salı


Yıkılış

Ölümden sonrası için düşündüm. bir başkası gibi değil. kendim gibi. asılsız bir iddia değildi anlatılanlar. canımın özünde hissettim.

meleklerden söz ederler ya ileri geri sanki gün aşırı onları görüyormuşçasına. mümkün müydü fizik ötesi bir varlıkla babanın oğluyla konuşur gibi konuşmak. hiçbir şey söylemeden konuşmaksızın sana bakan daha önce benzerini bile hayal edemediğin bir varlık. nurdan ırmaklar gibi akıyor önünde. seni seyrediyor. imkânsızın sırtını sıvazlamak böyle bir şey olmalı. bir de konuştuklarını düşünün. size soru sorduklarını ve sizden doğru cevaplar beklediklerini. sorgu meleklerinden söz ediyorum. herkesin acaba diye aklından geçirdiği var olup olmadıkları dini sohbetlerde anlatılanlardan ileri geçmeyen varlıklar.

inanıyorum deyip geçmek ve sonra da yıllarca hayatı ıskalamak. bir gün her şeyin sonun geleceğini bilmek ve her yaptığından sorguya çekileceğine inanmak. böylesine yakıcı bir gerçeğin koynunda uyuya kalmak. ne kadar acı. düşünmesi de yazması da söylemesi de. insanın içini silkeliyor.

neden yaptın. niçin yaptın. yıllarca süren mesnetsiz pişkinliğini nasıl açıklayacaksın. neyle kapatacaksın üstünü ruhunu linç eden onu tanınmaz hale sokan günahlarının. her soruya bir cevap verdin. ömrün boyunca ikna ettin edemedin. kimse sana inanmadığında da gücünü kullandın geçiştirdin. peki ya şimdi ne yapacaksın. her türlü sonun sonuna geldin. cevap bulamadıysan ben sana söyleyeyim. DAHA İYİSİNİ YAPABİLİRDİM diyeceksin ve aç kalacaksın. her şeye aç kalacaksın. affedilmeye iyilik görmeye ödüllendirilmeye senin olmasını istediğin arzu ettiğin her şeye. aç kalacaksın. 


        

2 Temmuz 2012 Pazartesi


Yadırgayış

Hayatın kıyısında gezinirken ayağın kayar da intihara düşersin ya. ayakkabın ya da paçan kanlanır. işte öyle bir gezinti benimkisi. yapabileceğim pek bir şey yok bu noktadan sonra. çünkü kendim yaklaştım hüzünle akan akarsuya. çok da karamsar değilim açıkçası. çünkü olabileceğini düşündüğüm aklımdan geçen şeyler geldi başıma. paçam kirlenmiş ya da ayakkabım. ne olmuş ki. eve dönünce değiştiririm. ölünce. bu yüzden yadırgıyorum ya ömrümün geriye kalan kısmını.

  

29 Haziran 2012 Cuma


Uyanış

Güzel bir mezarlıktı. mezarlığın güzeli de olur mu demeyin. egzoz dumanlarından uzakta şehrin kalabalığından kurtarılmış ileri de yol olma ihtimali olmayan tenha bir köy mezarlığıydı. eninde sonunda geleceğimi bildiğim fakat bu kadar erken olabileceğini tahmin edemediğim bir yerdeydim. dirilerin omuzlarında ölülerden bir ölüydüm. ne ölülerle konuşabiliyordum ne de dirilerle. kendimi dinliyordum sadece. bu saatten sonra ne konuşmanın ne de dinlemenin pek bir anlamı yok.

daha önce ölüm korkusunu yaşamıştım. savaş gazisiydim. ama bu defa ölü olmanın korkusunu yaşıyorum. bakın hala yaşamak kelimesiyle iç içeyim. dedikleri gibiymiş. ölmüyormuş insanı taşıyan ruh. kesin bildim. bir insan yeterince önem vermediği hangi gerçeği idrak ettiğinde bu kadar acı çekebilir ki.

yapabileceğim hiçbir şey yok. yaptıklarımı düzeltme fırsatım da. söyleyebileceğim hiçbir şey yok. söylediklerimi değiştirebilme hakkım da. meğerse bütün haklarım birer fırsatmış benim için. 
ama ben bir ömür umursamadım hiçbirini. paha biçilmez bir kabiliyetmiş karar vermek 
ve harekete geçmek.

anladım.
çok geç kaldım.
telafisi olmayan bir geç kalış.
insanı bedeninden çıkaran bir uyanış.  





   

27 Haziran 2012 Çarşamba


Tökezleyiş

Ben bir şey anlamadım kendimden. başaramadım cevap bulamadım yaşayışıma. nasıl olmalıyım. nasıl davranmalıyım bilmiyorum. bildiklerim hep birbirine karıştı. neyi bildiğimi de unuttum. ya bende bir sıkıntı var ya da çevremde olup bitenlerde süre gelenlerde.

insan olmak neden bu kadar zor. yoksa ben mi zorlaştırıyorum kolay olanı. doğruyu ve yanlışı ayırt edebilme kabiliyetim mi köreldi bilmiyorum. iyilik ve kötülük arasındaki çizgiyi mi şaşırdım yoksa.

her geçen gün ahlakımın köreldiğini hissediyorum. bu bir paranoya değil bunu çok net bir şekilde hissediyorum. böyle olması beni korkutuyor. nereye kadar gidecek hayatın içindeki bu sürüklenişim bilmiyorum. bildiğim tek şey var o da bir an önce toparlanmak zorunda olduğum. kendime çeki düzen vermeliyim. neye mal olursa olsun. kimlerin kalpleri kırılırsa kırılsın bunu yapmalıyım. yoksa her şey daha da kötüye gidecek hissediyorum. 



25 Haziran 2012 Pazartesi


Toprak oluş

İnsanın topraktan yaratıldığı ve yine toprağa döneceği gerçeğine kayıtsız kalmak. ve bu kayıtsızlığın sona ana kadar sürmesi. çok akıllı çok bilgili seçtiği yaşam biçiminde en ufak bir kusur görmeyen. hiçbir eksiği olmadığını ya da olsa bile öldükten sonra biz bir şekilde aramızda hallederiz diye düşünen insancıklar için ne kadar acınası bir durum.

mezarlıklar genelde serin olur. ölümün serinliği değildir bu. ağaçların çokluğundandır. o saçma tekrarı yapacağımı mı zannettiniz. ölümün soğukluğu diye bir şey yoktur. ölümün sarhoşluğu vardır. ölümün dışı soğuktur ama içi yakıcıdır. bu nedenle insana sarhoşluk verir. içinin yakıcı olmasının sebebi de gerçeklerle yüzleşmekten ötürüdür.

serinlik toprağa tatlı bir nem verir. o tatlı neme kavuşan toprak. güzel kokmaya başlar toprak kokmaya. işte bu koku sevdiğiniz insanın cenazesini kuşatmışsa. ölümün büyüsü o zaman ortaya çıkar. sizi sarar çepeçevre kozalar. ve siz dalgın yaşlı gözlerle hayatın anlamını bir kez daha keşfedersiniz. telefonunuzu açıp işle ilgili ilk soruyu yanıtlayıncaya yada ne yapalım hayat bu diye düşününceye kadar.

zaten kolay mı insanın gerçeklere karşı uyanıklığını koruması. eğer öyle olsaydı. bütün insanlar sevdiklerini kaybetmeye başladıkları ilk anda uyanırlar ve hayatlarını keşfettikleri gerçeğe uygun uyanık bir biçimde yaşarlardı.   

başka şeyler yazacaktım ama bu noktaya nasıl geldim bilmiyorum. ne yapalım hayat bu.      

22 Haziran 2012 Cuma


Tespitte bulunuş

Gözleri kanlanmış.
kopartılırcasına emilmiş memeleri yere sarkmış.
kaşınmaktan vücudunun büyük bir kısmının tüyleri dökülmüş.
etleri yarılmış.
topallayan ayağıyla yürümekte güçlük çeken.
mesai saati bitiminde işlerinden çıkan insanların ve binlerce arabanın arasına sıkışıp kalan. yaşamasının bir mucize olduğunun farkında olan.
her şeyini kaybetmiş bir sokak köpeği.
öylesine perişan bir halde ki.
sokakta yürürken hiç kimsenin onu istemediğinin bilincinde.
kaldırımlar bile homurdanıyor her adımında.
park ve bahçeler tiksintiyle karşılıyor varlığını.
dünyanın gözünden düşmüş bir canlı.
bence hayata dair bütün soruların cevabı.
bu uyuz köpek olmalı.  

21 Haziran 2012 Perşembe


Söz ediş

Ben şimdi size bir şeyden söz edeceğim. durup düşünmeniz gereken. hızla okuyup geçmemeniz gereken bir şeyden. aynı evde yaşadığınız ve bir anda kaybettiğiniz birinin geriye kalan eşyalarını nasıl toplarsınız. ütülemek üzere ayırdığınız pantolonlarını. gömleklerini. daha hiç giymediği hafta sonu aldığınız kışlık montunu. iç çamaşırlarını. pijamasını. sabahtan lavabonun kenarına bıraktığı diş fırçasını. sütlü kahve içtiği kupasını. nasıl toplarsınız.

bütün bunlarla başa çıkabildiğinizi varsayalım. kendinizi başarılı mı hissedeceksiniz. çabuk atlatılmış bir acının buruk sevincini mi yaşayacaksınız. insanlar çok metanetli çok sabırlı mı diyecekler sizin için. peki bu sizi memnun edecek mi. hayır.

bırakın yaksın her yerinizi kaybetmenin acısı. bir nefeslik bile canınızın kalmadığını hissettirsin size. zamanı saatlere değil birlikte yaşadığınız anılara bölün. hayatınız boyunca bir daha göremeyecek olmanızın kahredici yıkıcılığını. hıçkırıklarla tıkanarak feryatlarla çığlık çığlığa bağırarak yaşayın. etiniz hüzünle uyuşsun. ruhunuz elem verici bir azapla uyusun.

19 Haziran 2012 Salı


Söyleyiş

Aynı kelimeleri kullanmaktan söz ettiler. yerden yere vurdular. kırıp geçirdiler. evet aynı kelimeleri kullanıyorum. neden mi. çünkü aynı derde sahibim. hiç değişmeyen çürümeyen aynı acıya sahibim. hiç azalmayan kimi zaman artmasa bile olduğu yerde sayan bir acıya. madem farklı kelimeleri kullanmamı istediler. işte kullanıyorum. buji İngiliz anahtarı balgam sıvı nitrojen analitik geometri teleskop kaynak makinesi torna kabzımal karides şimdi biraz tatmin olmuşlardır herhalde.

kendimi çöpe atsam ne değişir ki. yine aynı pis koku içimden gelen. dürüst olmak. kendini sayıklamak. kendini tekrarlamak. neden bu kadar tedirgin eder ki insanları. ben acıları ölçtüm biçtim. hiçbirini öylesine çekmedim. hepsinin bir nedeni binlerce sebebi var.

aynı acı saçaklarında aynı kelimeler. çiğ köfte acısından bahsetmiyorum ben. lezzet veren bir acıdan söz etmiyorum. ben soğanın yaşarttığı gözlerden değil derinlerden çıkıp gelen tuzlu gözyaşlarından söz ediyorum.   

18 Haziran 2012 Pazartesi


Sorgulayış  

Birileri tanrının varlığından şüphe mi ediyor. öyleyse kendi cinsel organlarına baksınlar. yıldızlara değil. renksiz kokusuz tatsız suya baksınlar. göğüslere sırtlara vuran rüzgâra. kana. sonra tere ve dışkıya. salt acıya ve şehvetle gelen zevke baksınlar. ölüye ve diriye. gözyaşına ve kahkahaya. erkeğe ve dişiye baksınlar. düşünsünler bir zahmet. akıl etsinler. hissetsinler gerçeği. boyun eğsinler. sonra secde etsinler bir zahmet. kullukta bulunsunlar.

kibirlenmeseler. gururlanmasalar. aklın kayığına güvenmeseler hayatın şeytani dalgalarında. ne olur gaflete düşmeseler. algıda yanılmasalar. insan kendine kulak kesilse. çıplak gözle göremediğim bir canlı. beni. metabolizmamı. egosantrik organizmamı yerle bir ediyor. sayıklatıyor. inletiyor. rezil ediyor. kusturuyor. altıma sıçırtıyor. titretiyor. hayatımı durduruyor dese. hal böyleyken çıplak gözle göremediğim her şeyin mutlak sahibi ve hükümdarı olan bir yaratıcı beni sonsuza kadar kolaylıkla cezalandırabilir dese.

yani bunları ve bunlar gibi birçok şeyi diyebilse. insan kendine karşı dürüst olup kabullenebilse var oluş amacını. itaat etse. özgürlüğünü satsa bir ömür tanrısına. sonra sonsuza kadar mutluluk içinde esenlikle yaşasa.     

14 Haziran 2012 Perşembe


Serzeniş

Bilmek kabullenmek ve yapmak. şimdi ben bu üç fiille olan anlaşmazlığımı uyuşmazlığımı ve kavgamı anlatacağım. bildiğini yapmamak kendine karşı dürüst olmamayı gerektirir. şu an için ne kadar basit bir söylem. zaten içinde yaşadığım anı çekilmez ve katlanılmaz kılan bu söylemin basite indirgenmiş olmasıdır.

ben mi yaptım bunu. hayır. hep birlikte yaptık. peki neden sıkıntısını sadece ben çekiyorum. çünkü çektiğim sıkıntı beni diğerlerinden farklı kılıyor. yaptığını bilmemek cahil olmayı gerektirir. bu da insanlığın ortak sorunudur. akılları kuşatan cehalet.

elimden geldiği kadar kendimi bu sınıfın dışında tutmaya çalışıyorum. bildiğini kabullenmemek. yaptığını kabullenmemek. kabullendiğini bilmemek. kabullendiğini yapmamak. bilerek ve kabullenerek yapmamak. bilerek yapmak ve kabullenmemek. hepsini size açıklayabilirim. ama siz bu saydıklarımdan birini seçip aldırmazsınız. dolayısıyla gereksiz boş yere yorgunluk. boynundan aşağısı felç olmuş birine dövüşmeyi öğretmek gibi bir şey.       

13 Haziran 2012 Çarşamba


Sanış

‘’Her nefis ölümü tadacaktır.’’ yanılmıyorsam bizde bir tat alma sorunu var ki; böylesine kesin bir ifade ve milyarlarca yaşanmışlık varken. hala bir anlayışsızlık durumu söz konusu.

‘’Herkesin eli cebinde’’ sözü ciddiyetsizliği disiplinsizliği en iyi anlatan ifadeydi okul yıllarında. Ve delikanlılık dönemimde en çok duyduğum ‘’Sen ölmeyi bayılmak mı sanıyorsun.’’sözü de farkındalık noktasındaki sıkıntıyı en iyi anlatırdı.

ölmeyi bayılmak sanıyoruz ki; elimiz cebimizde geziyoruz.

diyorum ben de

naçizane.

12 Haziran 2012 Salı


Pusuya yatış

Hayatta her şey hiçbir şeyden sonradır. önemli olan da bu. hiçbir şey olduktan sonra her şey olabilmek. öldükten sonra yeniden dirilmek gibi. belki de bu yüzden hayatım hep. acıyla yere yığıldıktan sonra yapayalnız kalan insanların durumlarını gözlemlemekle geçti. aklı başında olan hiç kimse bundan keyif almaz. ama ben bütün hesaplarımı kaybetmek üzerine yaparım. yere çarptıktan dibe vurduktan sonrası için. biliyorum hiç cazip değil ama bana hiç hep cazip gelmiştir. insanların acı çekmelerinden keyif almışımdır. o zaman şartlarımızın eşitlendiğini aynı koşullarda yarıştığımızı düşünmüşümdür. mutlu olanlardan her zaman uzak durmuşumdur. onlara karşı hep mesafeli davranmışımdır. ne zaman ki dağılıp yıkıldıkları an gelir. o zaman ben içten içe keyif alarak onların çırpınışlarını. bu çırpınmanın sonuçlarını. debelenmelerinin onları hangi doğruya ulaştıracağını seyretmişimdir. genelde bu gözlemim hep hüsranla bitmiştir. çünkü neredeyse hiçbiri akıllanmamıştır. hiçbir şey olduktan sonra her şey olamamışlardır. ve bu halleri beni onların daha büyük acılar çekecekleri günü beklemeye yöneltmiştir.

kimilerine göre içten pazarlıklı olmak buna denir. hain ve kıskanç olmak. kindar ve aşağılık olmak. olabilir. herkes istediğini düşünmek de özgürdür. ama şu hiçbir zaman unutulmasın ki. mutlulukla kahkahayla bir yere varılmaz. eğer sıkıntılıysa insan hüzünlüyse. her an gerçeğe ulaşabilme olanağına sahiptir. işte ben bunu arzu ediyorum tüm insanlar için. hakikat için sıkıntı çekmek ve sonunda hep birlikte mutlu olmak.

11 Haziran 2012 Pazartesi


Özleyiş

Görmeden sevdin dediler.
evet dedim.
saçma değil mi sence dediler.
belki de öyledir dedim.
ya yoksa dediler.
ne fark eder ki dedim.
peki ya özgürlüğün dediler.
ölümün var olduğu bir dünyada özgürlükten söz edilebilir mi dedim.
gözümle gördüğüm sevgililerde ne buldum ki görmediğimden ümidimi keseyim dedim.
tamam dediler.
tamam değil dedim.   

8 Haziran 2012 Cuma


Meydan okuyuş

Şimdi daha önce yazmadığım bir üslupla yazacağım.

Aşkının kaşesi vurulmuş yüreğimin faturasına. ve çığlıklar çıldırıyor kulaklarımın sinesinde. ben yalnızlığa çıkarma yapıyorum sevgili. sensiz her gecem pimi çekilmiş el bombası ya da otobüs durağındaki şüpheli bir paket

Ne oldu şimdi güzel mi yazdım. evet kimilerine göre öyle. ama gereksiz.
Bir daha deniyorum.

Gümüş kâseler içinde kan kırmızısı şaraplar. güzel dinlenmiş göğüsleri diri genç kızlar. kasıkları temiz tüysüz oğlanlar. ay yere indi. geceyi şehvet bastı. kadehler tartıştı. her beden ihtiyacını buldu karşıladı.

Bu da olabilir neden olmasın.

Herkes gibi yazabilirim ama ne değişir ki. kendim olmak istiyorum. kolay kelimeler kullanmak. zor düşünceleri dile getirmek. asıl mesele bu. düşünmeyi öğretebilmek. gerisi boş yere yorgunluk. dilsiz birinin körle konuşması gibi. 



7 Haziran 2012 Perşembe


Kurtuluş

Keşke sadece bir semt adı olarak kalsaydı. ve biz kurtulmak istediğimizde oraya gitseydik. ama ne yazık ki bu mümkün değil. aksine bütün bir ömür yol almak gerekli kurtuluşa ulaşmak için. hayatı itinayla yaşamak gerekli. her aklın sözlüğü ayrı dilde iken ne kadar saçma bir söylem. bazen anlatmak istediğiniz bir şeyi anlatabilmenizin tek yolu anlatamamaktır.

6 Haziran 2012 Çarşamba


Kötüye yoruş

Kadınlar ve erkekler hayata karşı duydukları iştahı artırmak için sevişirler. sonuç. mutsuzlukla geçen ömürlerini neşelendirmek için bir başka insanın dünyaya gelmesini sağlamak. aslında tecrübeyle sabit değil mi ulaştığınız en büyük mutluluk. neden gerçeği bile bile biraz daha mutlu olabilmek için bundan hiç haberi olmayan bir canlıyı bu karmaşaya itersiniz ki.

bencilliğin tanımına tekabül eden bir hadise. kendi mutluluğun için diğerlerini umursamamak. çıkarlarını gözetmek uğruna başkalarını mutsuz etmek. şimdi bu kimseler midir yani bu erkekle bu kadın mıdır dünyaya geldiğiniz de güvenmek zorunda kaldığınız kişiler. bence işin en sakıncalı tarafı kesinlikle bu nokta. sizi korumakla yükümlü olan yegâne iki insanın karşılaşacağınız en bencil insanlar olması. zaten öyle olmasaydı sizi dünyaya getirmeyeceklerdi.

az önce sıralamış olduğum düşüncelerin tamamıyla olmasa da büyük bir kısmı deli saçmasıdır. isteyen dikkate alır. isteyen rafa kaldırır. her iki davranışta doğruya yakındır.                                   

5 Haziran 2012 Salı


Koy veriş

Yaşamayı planladığım hayat bu değildi. zaten kim planladığı hayatı yaşadı ki. kimse kırılmasın. ben de kırılmayayım bu gerçeğin karşısında. hepimiz ayakta durmaya çalışalım. olduğu kadarını yaşayalım. oldurabildiğimiz kadarını. hem başka seçeneğimiz mi var. herkes kendince tutsun hayatın bir ucundan. 

dertlerden sıkıntılardan acılardan biraz da sağa sola saçılmış mutluluktan müteşekkil değil mi öykülerimiz. kısa ya da uzun ne fark eder. aynı kelimelerle yazılmıyor muyuz hepimiz.     

4 Haziran 2012 Pazartesi


Kibirleniş

Eğer kibirliyse insan. ille de kibirli olmak istiyorsa. bu noktada kibirli olmalı. hangi nokta. kalbin bir daha çalışmamak üzere durduğu an. yani zamanda bir nokta. nasıl mı düşünmeli insan. nasıl mı kibirli olmalı.

ben varım. inanırsam her zaman var olabilirim. acı çeksem de mutlu olsam da fark etmez. sonuç olarak yok olmayacağıma inanabilirim. inanmazsam yok olmalıyım. yok olmak zorunda kalmalıyım. beni ben yapan her şey silinmeli. sanki ben hiç yaşamamışım gibi davranmalı zaman.

yok olamam ben. beni yok edemez kimse. ben hep var olmalıyım. benim gibi bir insan nasıl yok edilebilir. nasıl yok olabilir. buna inanamam. inanca götüren eninde sonunda doğru yola ulaştıran bir kibir.  




31 Mayıs 2012 Perşembe


Kaybediş

Ölmeyeceğini düşündüğünüz insanlar vardır hayatınızda. yakın akrabanın dışında. iç çamaşırı gibidir bu insanlar. temiz ve saftırlar. beyazdırlar çoğu zaman. ama özen göstermezsiniz. çünkü üstüne özen gösterdiğiniz başka kıyafetler giyersiniz. hayatınızda öncelikleri olan başka insanlar vardır.

onlar kolaylıkla fark edilemeyecek kadar özeldirler. kimi zaman mahallenin kuruyemişçisidir. kimi zaman manavı bakkalı. kimi zaman yazlıktaki komşunuzdur bu insanlar. hep birlikte yaşayacağınızı bir şekilde orada sizi bekleyeceklerini sanırsınız. ama öyle olmaz.

azrailin oltasına takılırlar hayatın derinliklerinde özgürce dolaşırlarken. ansızın haberleri ulaşır size. duyunca inanmak istemezsiniz. ya toprağa verirken ya da her zaman bulundukları yerde olmadıklarında kabullenirsiniz canınızı dipten yakan bu gerçeği. ne yapalım hayat dersiniz. yaşamaya koyulursunuz biraz sendeledikten sonra. tüm hızınızla karışırsınız koşuşturmasına büyük kalabalıkların. ta ki sıra size gelinceye kadar.   

30 Mayıs 2012 Çarşamba


Kabulleniş

Yüzümü seçemedim. nerede doğacağımı da. annemi ve babamı da seçemedim. kardeşlerimi ve akrabalarımı da. öyleyse hayatımın başından sonuna kadar ne kadarının kontrolü bende.

Muş varto’da bir barakada mı açtım dünyaya gözlerimi yoksa İstanbul boğazında bir yalıda mı? hayatımızın ne kadarı gerçekten bizim.

İsyan edecek olan varsa şimdi isyan etsin tamda bu noktada. Ya da teslim olsun her şeyi Yaratana.

29 Mayıs 2012 Salı


İkna oluş

Adalet.  bir varmış bir yokmuş diye başlayan adalet. kimilerine göre koca bir yalandan ibaret adalet. kimilerine göre ilahi adalet. artık herkesin bahçesinde kendi yetiştirdiği bir adalet var. organik adalet.

insanlar açlıktan ölecek. güçlü güçsüzü ezecek. emek her koşulda sömürülecek. yoktan yere boktan savaşlar çıkarılacak. sonra ‘’affedersiniz! aslında biz emin değildik. yokmuş öyle bir şey. yanlış istihbarat almışsız’’ diyecek soysuzlar. parası olan hegemonyasını sürecek. derebeyleri köylerdeki kasabalardaki kalelerinden lüks konutlara geçecekler. kurtarılmış sitelerde barınacaklar. sonra bunun adı mimari olacak. insana hizmet olacak. akıllı ev olacak.  

bakalım en akıllı ev kimin olacak. buna adalet karar verecek.  

28 Mayıs 2012 Pazartesi


İbret alış

Biraz daha toprak koyun başının altına. sırtının altına da biraz koyun. kıbleye doğru dönük olsun.

işte bunun için birbirimizi kırıp dökmemiz. ezip geçmemiz. kinlenip hırslanmamız. bu yüzden birbirimize katlanamayışımız. hoşgörüsüz ve asık suratlı olmamız. birlikte huzur içinde yaşayamayışımız. kavgayla sataşmayla sövmeyle vurup yaralamakla yaralayıp öldürmekle ırkçılıkla iç içe olmamız bu yüzden.

sanki bizimmiş gibi toprağı havayı suyu petrolü altını paylaşamayışımız. çıkarımıza olanı şiddetle arzulamamız. şehvetlerimize yenik düşmemiz. hep daha fazlasını isteyip aza kesinlikle kanaat etmeyişimiz bu yüzden. perişanlığımız. paramparça oluşumuz. birliğimizi bütünlüğümüzü ailemizi şerefimizi onurumuzu haysiyetimizi ve bizim için kutsal olan her şeyi kaybedişimiz hep bu yüzden.

sapkınlıklarımız. cinnetlerimiz. insan onuruna yakışmayan davranışlarımız. onurlu insan olamayışımız. ne olduğumuzu ve ne olacağımızı niçin var olduğumuzu ve niçin var olmaya devam edeceğimizi unutmamız ne yazık ki bu yüzden. yeniden dirilmek yerine sürekli ölmeyi seçmemiz ve bunun adına da yaşamak deyişimiz. kendimizi ahlaksızca aldatmamız. sebepsiz yere sebepler üretmemiz ve bu sebeplerin arkasına saklanmamız bu yüzden.

benim aklıma gelmeyip de sizin aklınıza gelen bütün soytarılıklarımız. bütün aşırılıklarımız ve edepsizliklerimiz. kendisinden ayılamadığımız sarhoşluğumuz. hep biraz daha toprak için. umarım anlatabilmişimdir.   

25 Mayıs 2012 Cuma


Haykırış          

Ben ne ümitler yaktım aklımın cehenneminde. siz bilmezsiniz. siz bilmezsiniz her sabah bir yangına uyanıp. gözünüzü kapatıncaya kadar o yangını söndürmeye çalışmayı. ve o yangının son nefesinize kadar sürmesi gerektiğini. siz bilmezsiniz.

‘’Allah’ım! Sana duyduğum özlem beni her şeyden uzaklaştırdı. Artık yok gibiyim dünyada. Ve dayanacak gücüm kalmadı. Ya canımı şimdi, şu an al. Ya da bana en azından, insanlar arasında hayatımı sürdürebilecek kadar gaflet ver.’’ diyebilmenin ne anlama geldiğini. siz bilmezsiniz.

24 Mayıs 2012 Perşembe


Hayal ediş 

Daha önce görmediğin hiç tanımadığın bir adamın yanına oturursun. adam diz çökmüştür ve elleri dizlerinin üstünde namazı beklemektedir. selam verirsin ve elini ellerinin üstüne koyarsın. o da sana tebessümle karşılık verir. birbirinden emin iki insanın yan yana oturması ve aynı inanç doğrultusunda bir araya gelmesi. ne güzel bir bekleyiş. ne kadar sade ve anlaşılır.

keşke dünya bir cami olsaydı.
ve biz bir başka gezegenden gelip huzur içinde inancımızın gereklerini yerine getirseydik. sokaklarda bahçelerde evlerde okullarda alışveriş merkezlerinde hep bu huzur ortamı olsaydı. konuşmalar saygılı ve sessiz karşısındakini kırmaktan uzak ve seviyeli olsaydı.
kısa sürseydi ama insanlar arasındaki muhabbeti arttırsaydı.
ayakkabılarımızı dünyanın dışında çıkarsaydık ve bütün dünyayı yalınayak ya da çoraplarımızla gezebilseydik.
bir tek müezzin olsaydı ve sesi bütün dünyada yankılansaydı.
ve onun sesini duyan herkes abdest almak için göllere denizlere yollara yapılmış sayısız çeşmelere koşsaydı.
hep birlikte namaza dursaydık.
namazdan sonra bütün dünya birbiriyle tokalaşsaydı ve iyi dileklerle birbirinden ayrılsaydı.
kendi gezegenlerimize dönerken de dünyanın çıkışında dünya için herkes gücünün yettiği ölçüde yardımda bulunsaydı.
hepimizin sahip çıktığı koruduğu bir yer olsaydı.
dünyamız keşke bir cami olsaydı.

23 Mayıs 2012 Çarşamba


Fark ediş

Plastik okyanus mavisi bir ibriğin boynuna dolanmış işlemeli kırık beyaz renkte bir havlu. yanında duvara yaslanmış uçları sivriltilmiş 60-70 santimlik iki tahta. ne oldu şimdi. ne anlamı var bu betimlemenin. anlamlandıralım o zaman. çaprazında musalla taşı. üzerinde yeşil beze sarılmış bir tabut. başucunda ellerini kavuşturmuş başını öne eğmiş bir adam. düşünceli belki de pişman. daha çok şey paylaşılabilirdi. daha iyi olabilirdi yolculuğumuzun birlikte geçen yılları. sana şöyle söylemiştim. söylememeliydim. sana şöyle yapmıştım. yapmamalıydım. kalbini şu sebepten ötürü kırmıştım. kırmamalıydım. değişen bir şey olmadı çünkü. ve ben yanı başında utanç duyuyorum kendimden. belki dostunum. belki ağabeyinim. kardeşinim belki. babanım ya da neysem neyim. ama daha iyisi için çabalayabilirdim. özür dilerim.     

21 Mayıs 2012 Pazartesi


Dönüş

Bir kere yaptım. bir kere daha. sonra bir daha yaptım. derken bir kere daha. günaha saplandım. çok sonra farkına vardım. çamura ya da kuma saplanmak gibi. ısrarla gaza bastım. her çıkmak istediğim de biraz daha battım. en adi soru. neden ilk yaptığında uyanamadın.  hemen sonrasında vazgeçmedin. neden.

günahı hangi neden haklı çıkarabilir ki. şeytan mı. nefsin mi. hayır. tabi ki hiçbiri. günahı ancak tövbe ve pişmanlık. gözyaşı ve ibadet haklı çıkarabilir. bunu dışındaki bütün cevaplar gizli kibirdir. aklın tezgâhıdır. meydan okumadır.

bilerek yaptım. kendim istedim. hepsi birer tecrübe. insan acılarla ayakta kalır. yaşadığım her şeyin arkasındayım gibi sözler. günahı kireçlendirir. hareketsiz kılar. ve bir süre sonra da hiçbir tedaviye cevap vermez.

öyleyse insan bu noktada zekâsını kullanmalı. günahı işlerken ki becerilerini ve kıvraklığını sergilemeli. kimse bana bu kadar günahı işleyen bir zekâ ne kadar kullanışlı olabilir ki diye sormasın. çünkü günah işlemek her zaman daha fazla zekâ ve daha fazla cesaret ister. planlı olmayı gerektirir. 

sonuç olarak aynı enerjiyi ve çabayı arınmak için sarf ettiğiniz takdirde. Allahın yardımıyla kurtuluşa erersiniz. benden söylemesi.

18 Mayıs 2012 Cuma


Diriliş

Arınmak huzura kavuşmayı istemek nasıl olmalı. insan neden bunlara ihtiyaç duyar. arınmanın ve huzura kavuşmanın tek bir yolu olduğunu söyleyemem. çünkü bu iki kavram kişiye göre değişiklik gösteren kavramlardır. kimi bir kadının ya da bir erkeğin bacakları arasında şehvetinden arınır. kimi nefret ettiği birini öldürdüğünde öfkesinden arınır. kimi zengin olduğunda fakirliğinden arınır. ama herkes bir şekilde herhangi bir duygusundan arınır. ve kısa süreliğine de olsa huzura kavuşur. sonuç nedir. devamlı bocalayan bir saçmalık o kadar.

önemli olan dizginlenmeyen duyguların tatminini ahlak dışı bir yöntemle sağlamak değil. hangi inanca mensupsan o inancın gereklerini yerine getirerek ahlak sınırları içerisinde sağlamaktır.

peki kimler bunu başarır. benliğini arındıranlar. benlik nedir. arzulamaktır. hırslanmaktır. sahip olmayı istemektir. öfkelenmektir. tahammülsüzlüktür. anlayışsızlıktır. heves edilene ulaşabilmek için her yolu kullanılabilir sanmaktır. alçak gönüllülüğü güçsüzlük saymaktır. hep bir adım önde olmayı hep bir basamak üstte olmayı düşünmektir. daha yüz binlerce tanımı vardır benliğin. ben sadece bir kısmını söyledim. siz arındırılması gereken bir şey olduğunu bilin yeter.   


17 Mayıs 2012 Perşembe


Çözümleyiş

Elektronlar çekirdeğin etrafında dönüyor. çekirdek proton ve nötrondan oluşuyor. bütün bu olaylar atomun içinde gerçekleşiyor. canlı cansız her şey atomlardan oluşuyor. demek ki insan durduğu yerde dönüyor. ağaçlar denizler kuşlar balıklar her şey dönüyor. dünya zaten dönüyor. şimdi ben bu noktadan sonra ne söylesem yalan. çünkü sözlerim de dönüyor.

çocukluğumda en ağır ithamlar sen döneksin sözüyle başlardı. evet doğru. çünkü herkes dönek. yani dönen denekler. her insan bir denek değil mi. ve açıkladığım gibi istemsiz bir şekilde sürekli dönmüyor mu. sonuç olarak hepimiz döneğiz işte. kimsenin gücüne gitmesin bu söylediklerim. çünkü hepsi bilimsel bir temele dayanmaktadır.  

15 Mayıs 2012 Salı


Bekleyiş

Kimi doğacak çocuğunu bekler. kimi ölüm döşeğindeki bir yakınını. kimi silahların susmasını bekler. kimi savaşın çıkmasını ortalığın karışmasını. kimi hayatın sona ermesini bekler. yeniden dirilişi. kimi durmaksızın yaşamayı. hiç ölmemeyi. kimi birilerinin gelip ona gerçeği anlatmasını bekler. kimi inandığı gerçeğin ortaya çıkmasını. herkesin önem arz eden bir bekleyişi vardır. ama hangi bekleyişin doğru olduğuna karar verecek bir tek Bekleyen vardır.  

14 Mayıs 2012 Pazartesi


Anlayış

Ne zaman çıkıp gideceğim bu hayattan merak ediyorum. ne zaman dünya benden sıkılacak. ben eşsiz biri değilim ki. belki daha önce öyleydim. ama artık değilim. yani bir eşim var. bu yüzden biraz daha ümitliyim ölmek için. çünkü her şey alabildiğine sıradan ve insanca. herkesin yapabildiği bir şeyi yaptım. hâlbuki eşsiz bir insan olarak hayatımı sürdürebilirdim. eşsiz bir evlilik yapmak mümkün sanmıştım. oysaki eşin olmazsa evlenemiyormuşsun anladım.     

11 Mayıs 2012 Cuma


Anırış

Kalemim vardı çok sevdiğim. kenarları ustura kadar keskin. tutmaktan çekinmedim. yazmaktan da. parmaklarımı kestim her defasında. avuçlarım kanla doldu. yazdıklarım hep kırmızı. şikayetçi miyim bu süreçten. cevap veriyorum. hayır değilim. mutluyum üstüne üstlük. acıyla yazmak saçma gelebilir kimilerine göre. ben yazarım kanlar içinde. söylerim sözlerimi. konuşurum. anlatırım da çoğu zaman. susmam. edepsizimdir. arsızımdır bütün bunları yaparken. sürekli tekrarlarım bildiğim gerçekleri. 

aslında gerçekler tekti. tek bir gerçek vardı. insanlar yüzünden parçalandı. parçalandıkça sulandı. yoğunluğu azaldı. içine yalan karıştı. çevresini yalancılar sardı. el ele tutuşup yalanlar söylediler hep bir ağızdan.

10 Mayıs 2012 Perşembe


Akıldan Geçiş

Oturup bir köşede ölümü beklesem. ama gerçekten sadece ölümü beklesem. hiçbir şey yemesem. içmesem. hiç kimseyle konuşmasam. ya da ne bileyim hayata karışsam. her şeyi unutsam. başlangıcımı ve sonumu umursamasam. anı yaşasam. anlık düşüncelere saplansam. günü kurtarsam. belki de düşünsem. sürekli sevsem. severken sürüklensem. sonra da sürüklenmeyi sevsem. her şeyimi kaybetsem. bütün yumurtaları kırılmış bir sepetsem. hayatın bütün cephelerinde şehit düşsem.  

8 Mayıs 2012 Salı


Açıklayış

Sözlerimle insanlara rahatsızlık verip huzurlarını kaçırabiliyorsam. burunlarını yere sürtüp başlarından aşağı kaynar su gibi inebiliyorsam. ne mutlu bana. savundukları değerleri hiçe sayıp tutundukları bütün dalları kesebiliyorsam. düşünmekten yüzleşmekten korktukları gerçekleri yüzlerine çarpıp onları yalnız ve çaresiz bırakabiliyorsam. ne mutlu bana.

yoksa onlar beni mutsuz edip kendileri mutlu olabileceklerini mi sanmışlardı. ne beyhude bir çaba. burası dünya. burada herkese yetecek kadar mutsuzluk var. kimse meraklanmasın. sıra kendisine gelmeyecek diye telaşlanmasın. daha poşeti açılmamış kabından çıkmamış yüz binlerce mutsuzluk var.

daha ne aşklar biter. daha ne tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı yenir. daha ne masumların kanına girilir. daha ne aileler dağılır. ne ülkeler yıkılır. ne topraklar çalınır. daha ne taşkınlıklar yapılır. ne hadler aşılır. ne isyanlar çıkarılır. daha neler olur neler. bekleyip görmek lazım. sabırsızlanmaya gerek yok.  

7 Mayıs 2012 Pazartesi


 
Birdenbire yazılanlar  50

Neden! ? … Sadece, yalnızca, başka bir kelimeye ve anlatım biçimine ihtiyaç duymadan, Neden! ? … Noktalama işaretleri sizi şaşırtmasın, çünkü ben, birdenbire yazılanların sonuncusuyum. Kendimi iyi hissetmiyorum. Gerçi bu çok ta yeni bir gelişme değil. 

İnsanların birbirlerini ısrarla kırıp dökmeleri, etrafa saçmaları, buruşturup atmaları, can yakıcı. Belki de bunu kendi aralarında sürekli yaptıkları için, bana yaptıklarında farkına bile varmıyorlardır. Yani sonuç olarak; ortada bir suçlu varsa o yine benim. 

Benim kalpleri savaş meydanına çeviren, akılları yakıp kül eden, insani değerleri yerle bir edip zıvanadan çıkan benim. Benim konuştuğu her insanda acı bir tat bırakan, aşağılayıp sorgulayan, yargılayıp asan benim. Benim kibirle adımlayan yeryüzünü, sonra tökezleyince de başını göğe kaldırıp sövüp sayan benim. Hayatı ufak hesaplar yaparak geçiştiren, derinden, en dipten sevemeyen, dengesiz ve tutarsız olan benim. 

Çoğu zaman insan olmaya bile dayanamıyorum. Her şeyin dışında, bütün olumsuzlukların dışında, yalnızca, insan olmak ve yalnızca konuşmak. Ana dili yalnızca olan bir insan kiminle ne kadar anlaşabilir ki?

Bana verdiğin bakir hüzünler için sana minnettarım Allah’ım! Her şey için teşekkür ederim. 

4 Mayıs 2012 Cuma


Birdenbire yazılanlar  49

Hiçbir şey yaratılmamış olsun. her şey kendiliğinden olmuş olsun. tek hücreli canlılardan bir şekilde maymuna kadar gelinsin. sonra bir şekilde insan olunsun. sonra kadınlar ince sesli erkekler kalın sesli olsun. erkekler kıllı kadınlar tüysüz olsun. bu kıl tüy sorunu böylelikle kendiliğinden çözülsün. sonra insan sosyalleşsin. sonra asosyalleşsin. çok tanrılar az tanrılar derken tek tanrılı olsun. sonra ferrariye binsinler. sonra dünya yetmesin. marsta hayat arasınlar.  

3 Mayıs 2012 Perşembe


Birdenbire yazılanlar  48

Ben geldim Allah’ım. Ben geldim.
Riyakârlığımla. Gururumla. Kibrimle. Şehvetimle geldim.
Öfkemle. Kinimle. Bencilliğimle. Yalanlarımla geldim.
Hırslarımla. Kıskançlıklarımla. Ve nefsimin sahip olduğu bütün kötü huylarla geldim.
Katlederek.  Tecavüz ederek.  Hak yiyerek geldim. Kendimde olmadan. Ayakta duramadan. Zil zurna sarhoş geldim. İnkâr ederek. Hakkı batılla değiştirerek. Kendimi israf ederek geldim.  


Ben geldim Allah’ım. Kapına geldim.    

Bir değil bin canla geldim. Bir tek karıncayı bile incitmemek için geldim. Benim diyememek bizim demek için geldim. Ben kazanmadım sen nasip ettin demek için geldim.  

Allah deyip dosdoğru olmaya geldim.

30 Nisan 2012 Pazartesi


Birdenbire yazılanlar  47

Ağzına kadar dolu bir minibüste. hiçbir yere tutunma fırsatı bulamadan. yolculuk yapmak zorunda kalmış biri gibiyim hayatın içinde. her türlü manevrayı iliklerime kadar hissediyorum. amacım kimsenin üstüne yıkılmadan. sağa sola savrulup düşmeden. gideceğim yere ulaşabilmek. hafif bir frende bile bir başkasının omuzuna yaslanmak zorunda kalacağınız bir acizlik. sonrası pardonlar özürler. ellerimi nereye koyacağımı şaşıracak kadar içiçe geçmişiz. herkes farkettirmeden birbirinin varlığına güveniyor. acı bir frende birbirlerine tutunmak için bekleyen insanlar. alabildiğine kalabalık. herkes birbirine yapışmış. kimin kim olduğu meçhul. insanı bunaltan bir izdiham. kim olduğunun önemi yok. herkes sadece insan.
oturanlardan olmayı hiç düşünmedim. bir durak ötede inmek için bindim kanımca.

27 Nisan 2012 Cuma


Birdenbire yazılanlar  46   
 
Güçlü olmak nedir. kendini güçlü hissetmek kibirli olmak mıdır. her güçlü olan kibirli midir. tevazu nedir. acizlik midir. her aciz olan tevazu sahibi midir. nedir derdimiz. herkesten biraz daha fazla çıkar sahibi olmak mı. yoksa sadece hayatımızı idame ettirmek mi.

hayatımın bir anlamı var. her şeyden herkesten uzakta tek başına. bağımsız bir anlamı. böyle olması benim için değişmez bir mutluluk sebebi. kendimi daha güçlü ve yıkılmaz hissediyorum.

inanmaktır. insanı güçlü kılan. neye nasıl olursa olsun. yanlışı doğru yapan. inanmaktır. 















26 Nisan 2012 Perşembe


Birdenbire yazılanlar  45

Hayatı yukarıdan aşağı soldan sağa çözüyorum tıpkı bir bulmaca gibi. neyin nerede olduğunu iyi belirlemem hangi cevabı nereye yazmam gerektiğini iyi tespit etmem gerekli. yoksa yanlış kutucuklara yazılmış doğru cevapların ne değeri var ki. öyle değil mi. size niye soruyorum ki. sazlıktaki kamıştan farksızsınız.

keşke biri sizi koparıp kurutsa ve üzerinize delikler açıp üflese. ney olsanız. yanık sesler çıkartıp hayatı ağlasanız. tanınmadık kulaklara. dağların eteklerine. ağaçların gövdelerine. toprağın kokusuna. denizlerin dalgalarına. yeni doğan bir bebeğe. güvenle barındığı ana rahmine. günahsız tertemiz bir çiçeğe. 

ney kursuna gittiğim ilk günün akşamı yazdığım bir şiir vardı. sizinle paylaşmak istiyorum. dersine katıldığım neyzene bu şiiri ilk okuduğumda şaşkınlığını gizleyememişti. yüzünde gizleyemediği şaşkınlık aslında. ''ben yıllardan beri ney üflüyorum böyle bir şiiri aklıma getirmedim bu daha sol notasını üflemekten aciz kız neyli acemi nasıl bu şiiri yazmış'' ifadesiydi.



ney ileyim hayatta sensiz
daha tazeyim nefesim sessiz
hem ney im var ki benim
hem ney iz ki biz
susalım 
belli olmasın izimiz

25 Nisan 2012 Çarşamba


Birdenbire yazılanlar 44

Ben çınardım. asırlık heybetli bir çınar. beni yanına çağırdı. öylesine seslendi. gelebileceğimden değildi ya seslendi işte. sonra ben aşkla kalktım yerimden. asırlık köklerimden. toprağı yırtarak kopartarak gittim yanına. şaşkına döndü. tedirgin oldu. ben öylesine seslendim gelmene gerek yoktu. kendini bu kadar zorlamana. ama ben sen çağırdın dedim. cevap vermedi. anlamsız bir ifade takındı yüzü. öylece kaldım. yalnız bir mucize gibi.

sonra ben taştım. birkaç taneydim. beni avuçlarına aldı ve sordu. cevap alabileceğinden değildi ya öylesine sordu. beni seviyor musun dedi. ben de evet seni seviyorum dedim. korktu. hemen elinden attı beni. uzaklaştı. öylece kaldım. yalnız bir mucize gibi.

sonra ben dilsizdim. bana yaklaştı ve benim adım ne diye sordu. yine öylesine sormuştu. cevap alabileceğinden değildi ya. ben de söyledim adını ona. sen dilsiz değilsin beni kandırdın dedi. oysaki ben binlerce yıldan beri dilsizdim. inanmadı. öylece kaldım. yalnız bir mucize gibi.

ben böyleyim işte. ruhumun kapakları açılınca aşk kudurmuşçasına akar gövdemde. sonra sevdiğim kadından tutunmasını isterim göğüs kafesime.      

24 Nisan 2012 Salı


Birdenbire yazılanlar  43

‘’Akıldan daha değerli bir şey yaratılmamıştır.’’ cümlesi insanları heyecanlandırır. herkes kendi kendine gelin güvey olur. vay be der. bendeki akılda ne değerliymiş. hiçbir şeyim olmasa bile aklım var der. pezevengin biri bir hayat kadınına. ya da bir hırsız aynı işi yapan bir arkadaşına. bir sapık başka bir sapığa. bir inançsız başka bir inançsıza.

Katiller. Tecavüzcüler. Oğlanlar. Oğlancılar. Düzenbazlar. Kumarcılar. Rüşvetçi müdürler ve memurlar. Para babaları. Mafyalar. Kirli polisler. Şehvet düşkünü imamlar. Pişkin yalancılar. Utanmaz arsızlar. Sarhoşlar. Hâkimler. Savcılar. Avukatlar. Doktorlar. Mühendisler. ve diğer meslek gruplarına mensup şahsiyetsiz karaktersiz bütün insanlar. hep akıllarıyla övündüklerinden dolayı dünyayı mezbahaya çöplüğe çevirdiler. pisuara benzettiler.

oysaki sözü edilen akıl. yaratıldığının farkında olan. Yaratıcısını bütün gücüyle seven. O’na kavuşmak arzusuyla kuduran. ve bunun sebep olduğu sabırsızlığa. yalnızlığa. hayatın yalama olmuş küstahlıklarına katlanan. ARINMAKLA MEŞGUL OLAN AKILDIR.          

23 Nisan 2012 Pazartesi


Birdenbire yazılanlar  42

Bir gün ölecek olmanın. ama mutlaka ölecek olmanın verdiği rahatlıkla yaşıyorum. belki herkes elimden her şeyi alabilir. belki gökyüzü yorgan yeryüzü yastık olabilir. ışıklarda elimde her şeyden pis bir bezle camları silebilirim. kendilerine aşırı bir sevgiyle bağlandığım insanlar bana sırtlarını dönmüş olabilirler. gövdemdeki aşkı yağmalayabilirler. onların gözünde kibrit çöpünden daha değersiz olabilirim. 
ne değişir. neyi değiştirebilirler. kendilerinin korkuyla bekledikleri ölüme olan özlemimi ve ihtiyacımı arttırırlar ancak.
bundan daha güzel bir iyilik. bundan daha güzel bir duygu var mı.  

19 Nisan 2012 Perşembe

Birdenbire yazılanlar 41

Neden diye sordum kendi kendime. sonra bir takım nedenler buldum. ve o nedenlerin de her birine neden diye sordum.

aklımı çürüttüm. akılsız kaldım. yalnız kaldım. düşündüm. nasıl mı. kalbimle düşündüm. kimse anlamadı. herkes aklını kullandı. yalnızlığım arttı. anlaşılamadım. anlaşılmaz değildim aslında ama olmadı.

içime saplandım. ruhum karıştı. durdum. derin derin nefes aldım. belki günlerce. belki haftalarca. belki de aylarca durdum. derin derin nefes aldım. sonra bir an geldi. bir esinti. burnumdan girdi. bedenimi serinletti. bir süre sonra içimden çıkıp gitti. ruhum sakinleşti. bir anda oldu her şey. ama ben. o ana kadar. acı verici sayısız anı yaşamak zorunda kaldım.

hayat da bu değil mi zaten. mutluluğa ulaşmak için yaşamak zorunda kaldığın. sayısız mutsuzluk.

18 Nisan 2012 Çarşamba

Birdenbire yazılanlar 40

Kırkım çıktı. ama hangi kırk bilmiyorum.’’öldükten’’ sonraki mi. yoksa ‘’doğduktan’’ sonraki mi. sahip olduğum her şeyi kendisine borçlu olduğum Rabbime hamd olsun.

17 Nisan 2012 Salı

Birdenbire yazılanlar 39

Okyanuslarla kıyaslandığında bütün göller ve denizler sığdır. böyle olması göllerin ve denizlerin eksikliğinden değildir. okyanusların derinliğindendir.

işin aslı kimse kimseyi sığlığından ve derinliğinden dolayı suçlayamaz. yani ben gereğinden fazla düşünüyorsam kimse bana çok düşünüyorsun bu kadarı da gereksiz diyemez. ve yine hayvansal düşünüp bitkisel yaşayanlar için de. ben. ileri geri konuşup ahkâm kesemem.

herkes kendi çapını cidarını bilmeli. gerçekten şimdi saçmaladım ben. ne demek herkes kendi çapını cidarını bilmeli. zaten erdemli olmak bu değil midir. akıllı olmak. sağduyulu davranmak.
farkına varmadan en zorunu isteyecektim sığ insanlardan. tam zamanında düzelttim derin yanlışımı.    

16 Nisan 2012 Pazartesi

Birdenbire yazılanlar 38

Hayatın memelerinden emiyorum hüznü. yavru köpeklerin memeleri kanatan iştahıyla. sonrası yalnızlık.

kimileri var oluşun açık denizlerine götürecek olan o zor adımı atamaz. kimilerinin yolu bellidir ve dosdoğrudur. şartlar ne olursa olsun. hayat neyi karşılarına çıkartırsa çıkartsın. o yoldan sapmazlar. çünkü dayanılmaz bir ayrılığın hüznünü yaşarlar. öyle ki bu hüzün onları başka bir yolun varlığına karşı kayıtsız ve hissiz kılar.

çaba sarf etmezler bu duruş için. kendiliğinden gelir yaşadıkları. hüznün mayasında vardır. ellerinde olmayan. değiştirmek için hiçbir şey yapamayacakları bir koparılışın acısını içerler hayatları boyunca. çoğu zaman saklarlar bunu.

ama aşk geldiğinde. o ilahi esinti. artık kurallar ve gizlilik yoktur. hüzün ve acı tenlerini örten giysileri olur.

13 Nisan 2012 Cuma

Birdenbire yazılanlar 37

Nedir istediğin söyler misin. ne.cehennemin dehlizlerinde yanmak mı istiyorsun. yoksa cennetin ırmaklarında yıkanmak mı. gökyüzünün ışıklarını kapatıp kainatı karanlığa mı gömmek istiyorsun. yoksa sonsuza kadar yaşamak mı.
aptallık derecesinde iyi ve saf mı olmak istiyorsun. yoksa gaddarlık derecesinde açıkgözlü ve duyarsız mı.
insan olmaktan sıkıldın mı.
bitki olup ahmakça ve amaçsızca koparılmak mı istiyorsun. hayvan olup acımasızca ve adice tekmelenmek mi. ne.
nedir istediğin söyler misin.

12 Nisan 2012 Perşembe

Birdenbire yazılanlar 36

Seni aşk ile seviyorum. bitmek tükenmek bilmeyen bir aşk ile. hatalarımdan dolayı sadakatimden şüphe ettiğim bir aşk ile. Seni ruhumla bedenimle tüm varlığımla seviyorum. Senin sevginin yanına kimsenin sevgisini koymadım. bütün sevgilerimi Senin sevginden çıkardım. Sana gerektiği gibi kullukta bulunamıyorum bunu biliyorum.  

ben iyi olmaya çalışan kötü bir adamım ve kendimden utanıyorum. kendime karşı duyduğum utanç çoğu zaman öfkeye dönüşüyor.  

aklımı sonlandırmak istiyorum. düşüncelerimden kurtulmak. özgür olmak istiyorum. ama yok. gövdemin durup dururken paramparça olmadığını mı sanıyorsun. benliğimle ilgili her şeyin etrafa saçılmadığını mı düşünüyorsun.

ben yıkacağım kendi kendimi. ilk taşı ben atacağım. ilk kazmayı ben vuracağım kendime.

Sen yardım etmezsen başaramayacağım biliyorum.

11 Nisan 2012 Çarşamba

Birdenbire yazılanlar 35

Her gün bir önceki günün tekrarı gibi ya da türevi. neyi bekliyorum hayattan. bir sabah uyandığımda her şeyin değişmiş olmasını mı. bu imkânsız. eğer bir önceki günün sonuna kadar bu değişim için çabalamadıysan yine aynı kasvetle kalkmaya mecbursun. kaybederek uyanıyorum her sabah yatağımdan kalkarken. nefesim ciğerlerimi tutuşturuyor. bir ejderha gibi ateş püskürüyorum zamana. var oluşumun çaresizliğine.

geçer diye ümit ediyorum. bir gün mutlaka geçecek sabırlı olmak tahammül etmek gerek diyorum. sakinleş biraz inan bu kadarına gerek yok diyorum. hadi gel kahvaltı yapalım biraz kendine gelirsin diyorum. sabahtan akşama kadar hep diyorum. değişen şey ne. sadece o günün geçmesi ya da savuşturulması.

olsun. o kadar mutsuzum ki artık mutluyum. tıpkı sevinçten ağlamak gibi. beni mutsuz edecek hiçbir mutsuzluk kalmadı. hepsini tükettim. bundan sonrakiler de olsa olsa çelme takar. ama düşüremez. hayatımı baştan yaşamam için bir fırsat daha tanınsaydı yine böyle yaşardım eminim. hatta daha dayanılmazını. işte bu yüzden sızlanmanın bir anlamı yok. yaşa gitsin. hem de derin nefes alarak yaşa.        

7 Nisan 2012 Cumartesi

Birdenbire yazılanlar 34

Önceden kazılmış boş bir çukurun yanına getirdiler ailemi. sırtlarını karanlığa verdiler. suretlerini seçemiyordum. sadece üç mermi. annemi babamı küçük kız kardeşimi. karanlığı yırtarak birer birer toprağa serdi. demek ki yetiyormuş üç mermi. yok etmeye ağzına kadar sevgi dolu bir aileyi.

çektiğim acının sessizliği yeryüzündeki bütün mezarlıklara yetti. intikamdı suskunluğumun haklı sebebi. her zaman öç alacak biri kalmalıydı hayatta. işte ben böyle bir acıyı yüklendim sırtıma.

hayat sürüklüyor bedenimi. felçli benliğimi. ikinci bir emre kadar bütün hissedişlerin kaldırıldığını söylüyor yüreğim. ben. acıdan yapılmış bir insan heykeliyim.


                                 SREBRENİTSA KATLİAMI İÇİN YAZILMIŞTIR.

6 Nisan 2012 Cuma

Birdenbire yazılanlar 33

Can çekişmenin ne anlama geldiğini nasıl bir şey olabileceğini düşündüm. ve kendimce bir sonuca vardım.

insan yaşadığı sürece varlığını korumak için çaba gösterir. öncelikli görevi hayatta kalmak yaşamsal fonksiyonlarını yerine getirmektir. dolayısıyla karşıdan karşıya geçerken umursamazlık yapamaz. yüksek bir yerde yürürken temkinli olur. tehlikeli olduğunu düşündüğü durumlardan uzak olmayı tercih eder. hatta kimi zaman onurunu ve şerefini hiçe sayarak canını muhafaza etmeye çalışır. durum böyle olunca da kaçınılması imkânsız mutlak gerçek olan ölümle karşı karşıya kaldığında değişik tepkiler verir.  

insan kendisini yıllarca ayakta tutan canını esas sahibine vermek zorunda kaldığında derin bir şaşkınlık yaşar. bu şaşkınlığın etkisiyle kiracı olduğunu unutur ve ev sahibi olduğunu zanneder. ve bu düşünceyle canını bedeninde tutmaya çalışır. dolayısıyla can almakla görevli olan varlığa karşı direnir. bu da insanın can çekişmesidir.

oysaki ölümü arzulayan insanlarda can çekişmek diye bir kavram yoktur. çünkü canı almaya gelen varlığa karşı bir direniş yoktur. herkes görevini bilir. gereksiz yere gerginlikler yaşanmaz.        

4 Nisan 2012 Çarşamba

Birdenbire yazılanlar 32

İnsan doğduğu andan itibaren ölmeye başlar. ve bu süreç ölümle birlikte sona erer. ölüm kesinlik ifade eder. ölümün süreci yoktur. o cümlenin sonundaki noktadır. ölmek hayatın içindedir. ama ölüm hayatın dışında kalır. ölürken nefes alabilirisiniz. düzenli ya da düzensiz. ama ölüm bedene geldiğinde artık nefes yoktur. bütün kımıldayışlar sona erer. bedeninizin kontrolü elinizden alınır. her türlü müdahale sonuçsuz kalır.

yıllarca bir kuklacı gibi hareket ettirdiğiniz vücudunuzun ipleri kopmuştur. ve vücudunuz küçük sahnenin ortasına yığılıvermiştir artık.     

2 Nisan 2012 Pazartesi

Birdenbire yazılanlar 31.5

Doktorları seviyorum. arasıra da olsa derin nefes almak için insana fırsat tanıyorlar.
Birdenbire yazılanlar 31

Yanlışlarım var biliyorum. Yanılışlarım. kimi zaman haddimi aşan özenle yaptığım yanlışlar. karşı koyamadığım. geldiğinde alıp götüren. beni yerlerde sürükleyen güdülerim var. savaşsam da başaramadığım itinayla işlediğim günahlarım var. eksiklerim var beni uzun uzadıya düşündüren. bu yüzden karamsarlığa kapıldığım ne yapacağımı şaşırdığım kendime tahammül edemediğim anlarım var. gözlerime saldıran gözyaşlarım var. yanaklarımı yırtarak akan. yüzümü beyaz kana katan bir halim. ruhumu ağzımda çalkaladığım hezeyanlarım var. dudaklarımı aralasam ölüp gideceğim. bütün kâinatı içine saklandığım bir elbise dolabından ibaret gördüğüm çelişkilerim var. başkalarının rahatlıkla temiz olarak nitelendirdiği kalplerinin yanında. benim kendisini temiz olarak nitelendirmeyi hiçbir zaman başaramadığım bir kalbim var.    

31 Mart 2012 Cumartesi

Birdenbire yazılanlar 30

Ölmek güzel olmalı. yeniden dirilmek. var olmanın karmaşasını üzerinden atmak. iyi ya da kötü. bir değişime maruz kalmak güzel olmalı. sıradanlıktan sıyrılmak. herkesin şiddetle merak ettiği yerde olmak. soruların cevaplarıyla karşı karşıya kalmak. iyi ya da kötü. güzel olmalı.

biliyorum. içinizden bu kadar kolay olmadığını düşünüyorsunuz. ben de sizin gibi düşünüyorum. korku ile ümit arasında geçen bir ömrün sonu kötü olmamalı. güzel olmalı.

30 Mart 2012 Cuma

Birdenbire yazılanlar 29

Kendimi seviyorum. neden. çünkü yaratıldım ben. iyi ya da kötü. bir gayretin sonucuyum ben. demek ki başarabilirim. istersem güzel şeyler bırakabilirim dünyada. '' kalıcı eserler ''

insanlara karşı alçakgönüllü olabilirim. yardımsever ve cömert olabilirim. iyi bir aile kurup değerli insanlar yetiştirebilirim. dünyayı değiştirebilirim bilgimle. ihtiyaç sahiplerine ulaşabilirim. kendimce güzel konuşabilirim. güzel şeylerden söz edebilirim karşılaştığım insanlara.

az çok saçmalayabilirim de bütün bunlar olurken. benliğimle ve kötülükle savaşımda sendeleyebilirim. tökezleyip düşebilirim de. ama bu yıldırmamalı beni. çünkü ben insanım. hatalarımla varım.

29 Mart 2012 Perşembe

Birdenbire yazılanlar 28

Ben bir şeydim önce. sonra bir şeyler oldu bana. ve ben bir başka şeye dönüştüm. dönüşüm sancılı oldu. doğuşum da öyle. bir semenderin kurbağaya ya da bir ipek böceğinin kelebeğe dönüşmesi gibi. tamamen farklı bir şey oldum. birinde kendimce güzelleştim. diğerinde herkesçe güzelleştim. ikisi arasında ne kadar zaman geçti anlayamadım. bütün bu dönüşümler gerçek bir değişimden ibaretti.

bunu başaramayanları görüyorum. zamanı kullanamayanları. semenderken ipek böceğiyken ölenleri görüyorum. üzüntü duyuyorum. aslında biraz daha zaman olsa onlar da değişime uğramak zorunda kalacaklardı diye düşünüyorum. ama işin aslı böyle değil ne yazık ki. zamanı yaratan da kullandıran da bilinmekte. mesele O’nun istemesinde. sakıncalı cümleler bunlar. tartışmaya açık farkındayım. ama söylemiş oldum bir kere.

28 Mart 2012 Çarşamba

Birdenbire yazılanlar 27 

Herkesi mutlu etmek te neyin nesi. yok öyle bir şey. birileri mutsuz olacak ki onların mutsuzluklarına basıp mutluluğa uzanacak diğerleri.
bu.
izdiham sonucu ezilen insanların üstüne basıp hayatta kalmaya çalışanları hatırlatıyor bana.
yanılmıyorsam verdiğim örnek hadiseyi açıklamaya yetmiştir. hatta artmıştır bile.    

27 Mart 2012 Salı

Birdenbire yazılanlar 26

Düşündüm de. sanki yeni bir şeymiş gibi. daha önce hiç düşünmemişim gibi. bir araya getirmeye kimsenin güç yetiremeyeceği kelimeleri bir araya getirip. hüzün kusan. karamsarlık sızdıran. yalnızlığı azgınlaştıran. huzuru yağmalayan cümleler kurabilirim. ne anlamı var ki o zaman. cümle dediğin serin olmalı. ne çok soğuk içilemeyecek kadar dişleri çatlatan. ne çok sıcak gırtlaklar yakan damaklar pişiren.

kurduğun cümleler herkese hitap edecek. kimi zaman bir çiftçiye kimi zaman bir aydına. gerçi hangi aydın bir çiftçi kadar bilge orası tartışılır da. ben şu an o tartışmanın tarafı olmak istemiyorum. ama sözlerimden anlaşıldığı üzere yanılmıyorsam tuttuğum taraf belli. her neyse. milyonlarca taraftarı olan onlarca kulüp varken ben bir çiftçiyi tutmuşum ne önemi var.   

26 Mart 2012 Pazartesi

Birdenbire yazılanlar 25

İnsanlığın ilk yerleşim merkezi olarak kabul edilen bir yerde. Çatalhöyük’te mesela. biz bir köy kahvesinde Mars oluyoruz ya. ben daha ne diyeyim. yazmayacağım yazacaklarımı vazgeçtim.  

23 Mart 2012 Cuma

Birdenbire yazılanlar 24

Kimsenin olmadığı bir yerdeyim. kimsesizim. ayaktayım duruyorum. ilerlemiyorum. nefes alıp veriyorum. düşünüyorum sonra. neyi mi. her şeyi. varlığımı. neden var olduğumu.

yeşili düşünüyorum. maviyi. laciverti. kırmızıyı düşünüyorum. renksizi. sarıyı. sonra beyazı düşünüyorum. kahverenginin tonlarını. sonra bütün renkleri ve tonlarını düşünüyorum. içimi bir ferahlık kaplıyor. ferahlık…

insanlık renkler misali.

22 Mart 2012 Perşembe

Birdenbire yazılanlar23

Zamanı geleceğe kendimi geçmişe sürükleyecektim. düşüncesizdim. düşüncelerimi göle atmıştım. bulunmaz demiştim. gizli olan her şey açıktadır bilemedim. o zaman neyi saklamaya çalıştım ömrümün tenhasında. vurdu düşüncelerim gölün kıyısına.

   
Birdenbire yazılanlar 22

Zeki ve akıllı olduklarını zanneden insanlarla karşılaştım. onların hayat hakkındaki görüşlerini dinledim. hayatı ve var oluşlarını nasıl anlamlandırdıklarını gördüm. sonra canlarını düşündüm kibirle atılan adımlarını taşıyan. balon şişirirken yanaklarının karıncalanmasına sebep olan o cılız nefeslerini düşündüm. amansız bir hastalığa yakalandıklarında neden ben deyişlerini.

beklenmedik bir kaza sonucunda oluşan açık kırıklarını. acı içinde kıvranırken bağırıp çağırırken ki hallerini gözlerimin önüne getirdim. sevdiklerini ambulansla hastaneye yetiştirmek için gösterdikleri çabayı. trafiğe takıldıklarında ise içine düştükleri çaresizliği ve giderek azalan umutlarını düşündüm. eşleri tarafından aldatıldıklarını öğrendikleri ilk anı. ya da çok güvendikleri işlerinin bir anda bozulmasıyla birlikte sahip oldukları her şeyin ellerinden nasıl alındığını düşündüm.

bir kaldırım taşında eskiden kirlenmesine katlanamadıkları kumaş pantolonlarıyla dikkatsizce oturduklarını. dirseklerini dizlerinin üstüne koyup başlarını ellerinin arasına alışlarını ve dayanılmaz bir hüzünle nefes alıp verişlerini düşündüm. geç kalınmış bir hayatın kaldırım taşında yapılan muhasebesini düşündüm.

gerçeği anlamanız için bunların yaşanması gerekmiyor kardeşlerim. su yerine kezzap içmeniz gerekmiyor.

21 Mart 2012 Çarşamba

Birdenbire yazılanlar 21

Düşünmek istemiyorum. konuşmak yazmak ta istemiyorum. un çuvalı gibi somurtkan ve yalnız kalmak alakasız yerlerimden delinip akmak istiyorum. anlamsız olmak anlam arayışına girmemek saçmalamak zırvalamak patavatsızca hareket etmek yüzsüz olmak istiyorum. şehvetten erimek kibirden donmak gösterişten kaynamak insani bütün sıfatlardan buharlaşmak istiyorum. adam öldürmek hırsızlık yapmak içki içip eroin kullanmak zina yapmak masumları suçlamak güçsüzleri ezmek istiyorum. borçlu olan insanları sıkıştırıp mahcup etmek sözlerimle yermek istiyorum. fakirlere uzak zenginlere yakın olmak ama gerektiğinde de hepsinden kendi çıkarlarım için faydalanmak istiyorum. inanmak ibadet etmek ve inancın gereği olan ahlaki hiçbir sorumluluğu yerine getirmek istemiyorum. kötülüğü amaç edinip iyilikten yüz çevirmek Allahın meleklerin ve peygamberlerin lanetine uğramak istiyorum. bunları yazdığına inanamıyorum. tersimden kalkmışım kusura bakma.
Birdenbire yazılanlar 20

Haddimi aşmış olabilirim. her şey olabilirim. her şey olabiliriz. hayvandan daha aşağı da meleklerden daha üstün de. kime kalmış bunun kararı. bize mi.  

susacak herkes. kimse konuşamayacak o gün. yalnızca O’nun izin verdikleri konuşacak. konuşsa da doğruyu söyleyecek. 

O’nun sevdikleri dışında kimse kendisini temize çıkaramayacak. O,  kimi sevdiğine kendi karar verecek. dünyada iken sevgisine sahip olduklarını iddia edenler çırılçıplak kalacaklar. yoksun kalacaklar. şaşıracaklar. o zaman herkesten fazla pişman olacaklar. pişmanlıkları alev alacak. kendi ateşlerini yakmış olacaklar.   

20 Mart 2012 Salı

Birdenbire yazılanlar 19

Kendinize bakın. kendi derinliklerinize. yaptıklarınızın doğruluğundan şüphe edin. kırıp dökün kendinizi. paslı demirlere sürtün yüzünüzü. dişlilerin arasına sıkıştırın parmaklarınızı. salak olun acıdan. bayılın.

kolunuzu kaptırın kıyma makinesine. hastaneye gidin öylece. gülsünler içten içe size. siz çığlık çığlığa bağırırken herkes günlük işleriyle uğraşsın. sanki olağan bir şeymiş gibi. sanki herkes her saat kolunda kıyma makinesiyle hastaneye koşuyormuş gibi.  

sen kalbine hüzünden kazıklar çakarken. ruhunu çamaşır ipine asmış boğarken. sallanırken ayakların boşlukta. son nefesini bir gayretle tamamlarken. bir başka insanın tohumu atılır üst katta. 

sevgiyi paylaştıkça yücelten insanlar nasıl olur da acıyı paylaştıkça azaltır. terse doğru bir orantı.
Birdenbire yazılanlar 18

Ben hep buradayım. aşktayım. zordayım. yani perişanlıktayım. pişmanlıktayım. aklımdan zorum vardayım.

en iyi benim. mütevazı değilim. kibirliyim. gösterişliyim. aslında gerzeğim. geri zekâlının kısasıyım.

meydan okuyorum herkese. yazabilen düşünebilen benim diyen herkese. şimdi çıksınlar karşıma. aklım başımda değilken. cinnetteyken. deliyken. köklerimi çıkarmış geziyorken. hayret uyandırıp mucize iken. kimse korkmasın benden. bilmem kaç kişilikliyim ben.

evet söyledim. bozuk parayım dedim. bütünletemedim kendimi dedim. elden ele dolaştım. önemsenmedim. ne güzeldi farklı insanların ellerinde sergüzeşt olmak.
Birdenbire yazılanlar 17

Nabzı yüksek sözler söyleyeceğim. ritmi bozuk kelimeler kullanacağım. çıldıracağım belki. saçmalayacağım. tıkanmış damarları ameliyat ile açacağım. belki sıradan sözler gibi gelecek. belki her şey anlamını yitirecek. vazgeçeceğim belki. susup konuşmayacağım. söyleyip anlatmayacağım. yazmayacağım. belki öleceğim. yıkılıp gideceğim. gözlerim gözyaşlarının tecavüzüne uğrayacak. ya da gözyaşlarımı gözlerime çivileyeceğim. katı kalpli olacağım. yani aşka meyilli olacağım. aşk dedim de aklıma geldi. ruhuma inme indi. sığlarım derinleşti. yenildim. ne güzel aşkta yenilmek. aşka yenilmek. ne şerefli bir mağlubiyet. onur verici bir kabiliyet. 

17 Mart 2012 Cumartesi

Birdenbire yazılanlar 16

Yazmayı seçtim. yazarak anlatmayı. sözle de söyledim birçok şeyi. ama havada asılı kaldı toz parçacıkları gibi. ne yere düştü ne de yukarı çıktı.

‘’işte bunlar benim düşüncelerim’’ diyebilmek güzel bir kâğıt parçasını uzatarak. bana ait her şey bu kâğıtlarda. al oku. beni öğren. karşındaki insanın kim olduğunu bil. sınırlarını.

sakladığın düşünceleri kayıtlara geçmek cesaret ister. belge niteliği taşır. insanı korkutur bu yüzden. inkâr edemezsin. hayır fikirlerim değişti diyemezsin. çünkü onlar kısa bir süreliğine de olsa senin fikirlerin olmuştur. o yükü hissedersin omuzlarında. bu sebeple iyi anlatmalısın kendini. savurmadan kelimeleri. savrulmadan cümlelerin içinde. aklını zehirlemeden anlatmalısın. sızmalısın zihninin rutubet kokan odacıklarına.