29 Şubat 2012 Çarşamba

Birdenbire yazılanlar 5

Tek çaresi yokluk olan var olmak gibi amansız bir hastalıkla savaşıyorum. yok olamıyorum. bana kazanmam için sahip olmam gereken nitelikleri saydınız. bunları benliğime kazıyamadığım takdirde de kaybedeceğimi söylediniz. ama ben ne kazanmak istiyorum ne de kaybetmek. ben yok olmak istiyorum. sıfır olmak. hiç kirlenmeden yaşamak ve tertemiz ölmek istiyorum. bunun için de mükâfat istemiyorum. benim amacım aşk. bunun bilinmesini istiyorum. varlığında yok olduğum bir aşk istiyorum. ne kadar imkânsız bir istekle karşı karşıya bıraktım ruhumu. şaşıyorum.  
Birdenbire yazılanlar 4
 
Yüksekteydim. aşağı atlayacaktım. kararsız kaldım bilmiyorum. belki yıllar geçti. ne yapmam gerektiği konusunda karar verip harekete geçemedim. sonra bir ses. başında vicdan kelimesi. kulağımda asılı kaldı. yine bulunduğum yerdeydim. atlamaya meyilliydim. aşağıda yüz binlerce insan vardı. beni ikna etmeye çalışan yüreklendiren. herkes suyun seviyesini gösteriyordu. göğüslerine kadar suyun içindelerdi. atlanabilirdi. gözümle gördüğüme inandım. ve bedenimi boşluğa suyun serinliğine bıraktım. çakılmıştım. kayaların arasına sıkışmıştım. belden aşağısı olmayan insanlara kanmıştım. sözlerine kulak verip aldanmıştım. ruhumu da kanatmıştım. bir tek ben vardım. kalabalıktan eser yoktu. hepsi derin uykularına dönmüştü. beni unutmuşlardı. nasıl olur dedim. yıllarca beni ikna etmek için uğraşanlar nerede diye düşündüm. umutsuzluktan ve yalnızlıktan ümitsizlikten ve pişmanlıktan devşirdim kendimi. suları dizlerime gelen altı kayalık yerlerde yaşıyorum artık. atlayacak olanlara sesleniyorum. bana bakın onlara değil. yüz binlere milyonlara değil bana bakın diye bağırıyorum. ne kadar fark ediliyorum bilmiyorum. bu karmaşada bu kalabalıkta yukarıdan nasıl görünüyorum hiç bilmiyorum.  

23 Şubat 2012 Perşembe

Birdenbire yazılanlar 3



BİR olan Allah yarattı insanı. birden günah işledi insan. ve birdenbire cennetten kovuldu. her şey BİR ile başlamıştı. iki yoktu. ikilik yoktu. birbiri ardına gelen acılarla yokluklarla ve hüzünlerle insan. varlığının köklerini hayatın derinliklerine salmıştı. on binlerce yıllık çınardı insanoğlu. artık yıkılması mümkün değildi. gövdesini  kemirse de kendini bilmez birkaç zararlı. zaman onları çınarın gövdesine harç yaptı. kendi açtıkları deliklere yama olup gittiler. aslında kendi mezarlarını kazmışlardı fark edemediler. her zaman olacaktı bunlar ve benzerleri. ders almadan çınarın heybetinde kaybolup gideceklerdi. o yıkılmaz denen koca çınar yıkılıncaya çürüyüp gidinceye kadar sürekli.  

15 Şubat 2012 Çarşamba

Birdenbire yazılanlar 2 


Kırılganlıktı bizimkisi. kırılmak değildi. belki de saçmalamıştık bilmeden. düşünmeden düşünmüştük. düşüncelerimizi karartmıştık. aklımızın perdelerini çekip korkuyla yere yatmıştık. hayata adanmamıştık. bilinçsiz değildik ama bilinçlerimiz hissizdi. sonra durulmakla geçirdik zamanın bilmem kaçta kaçını. ne kadarını tüketmiştik yaşamlarımızın. içi boşaltılmış av hayvanları gibiydik caddelerde. güzel görünüşlerimiz vardı. durduğumuz yere ya da koyulduğumuz yere ayrı bir hava katıyorduk. ama her şeye rağmen fiziksel ve ruhsal bütün canlılığımıza rağmen cansızdık. çünkü biz içleri boşaltılmış sosyal insanlardık. mümkün müydü insanın hem sosyal bir canlı olması hem de içi boş ve cansız olması. ilk bakışta çelişkili bir durumdu. ilk bakışta aşk gibi. gittikçe katlanılmazdı. biz de katlanamadığımız yerde sırtımızı döndük varlığımızın güneşi söndüren ışığına. görmezden geldik yaratılışımızın o paha biçilmez değerini. ucuza sattık kendimizi. hayatın oyun ve eğlencesine.

14 Şubat 2012 Salı

Birdenbire yazılanlar 1

Denizler gördüm bir bardağın içinde kaybolan. okyanuslar gördüm cansız göllere dönüşen. neydi onları bulundukları yerden alaşağı eden. yerin en derinine gömen. doğru düşünüp yanlış hareket etmekti dünyayı yaşanmaz kılan. nasıl çözmeli bu binlerce yıllık düğümü. akıllar yakan. ruhları sürükleyen. bedenleri eriten bu çelişkiler düğümünü nasıl çözmeli. durup düşünmeli. durmadan düşünmeli insan. yıkılmadan kendi içine. Sarsılmadan. Sendelemeden. koşarak düşünmeli insan. akıl denen mahlûk kendini kaç kere bıçakladı. ve her defasında kimler kurtardı. bırakalım süslü kelimeleri. güzel bir kadından süslü ne olabilir ki. kan gibi akalım hayatın damarlarında. denizler gibi coşalım. dalgaların yolları alan o inatçı vuruşlarına katalım benliğimizi. ben de vardım eskiden kendimde. ama yok olduk biz. yeniden varolmak için. Tükendik. Kalmadık. sonra bir sabah ve yine bir başka sabahın ardından. güneş sarhoş ışıklarını sızmış dünyanın üstüne salarken. en diri halimizle uyandık. ne tezat bir uyanıştı bu. en olmadık haliyle evrenin. en dağınık gününde beklenmedik bir dirilişti bu. tolstoydan habersiz yazılmıştı. kâinatın ve hatta kâinatların en güzel romanıydı. okumadı hiç kimse. görmediler bile yıldızlar doğuran bu yükselişi. insandı ve ruhuyla birlikte çamura meydan okudu. ilk haline inat gül kokuyordu. çünkü kendini bulmuştu. kayıplara karışan kendini. sokak lambalarının direklerine. ağaçların gövdesine asılan. yarı okunaklı. yağmur yemiş kalitesiz kâğıt halinden. Eşeleyerek. tırnaklarının arasına toprak doldurarak bulmuştu kendini. kendiliğinden değildi bu kavuşma. bir aşkın habercisiydi. insanın Rabbine olan aşkıydı. ilahi bir aşktı bu.