29 Haziran 2012 Cuma


Uyanış

Güzel bir mezarlıktı. mezarlığın güzeli de olur mu demeyin. egzoz dumanlarından uzakta şehrin kalabalığından kurtarılmış ileri de yol olma ihtimali olmayan tenha bir köy mezarlığıydı. eninde sonunda geleceğimi bildiğim fakat bu kadar erken olabileceğini tahmin edemediğim bir yerdeydim. dirilerin omuzlarında ölülerden bir ölüydüm. ne ölülerle konuşabiliyordum ne de dirilerle. kendimi dinliyordum sadece. bu saatten sonra ne konuşmanın ne de dinlemenin pek bir anlamı yok.

daha önce ölüm korkusunu yaşamıştım. savaş gazisiydim. ama bu defa ölü olmanın korkusunu yaşıyorum. bakın hala yaşamak kelimesiyle iç içeyim. dedikleri gibiymiş. ölmüyormuş insanı taşıyan ruh. kesin bildim. bir insan yeterince önem vermediği hangi gerçeği idrak ettiğinde bu kadar acı çekebilir ki.

yapabileceğim hiçbir şey yok. yaptıklarımı düzeltme fırsatım da. söyleyebileceğim hiçbir şey yok. söylediklerimi değiştirebilme hakkım da. meğerse bütün haklarım birer fırsatmış benim için. 
ama ben bir ömür umursamadım hiçbirini. paha biçilmez bir kabiliyetmiş karar vermek 
ve harekete geçmek.

anladım.
çok geç kaldım.
telafisi olmayan bir geç kalış.
insanı bedeninden çıkaran bir uyanış.  





   

27 Haziran 2012 Çarşamba


Tökezleyiş

Ben bir şey anlamadım kendimden. başaramadım cevap bulamadım yaşayışıma. nasıl olmalıyım. nasıl davranmalıyım bilmiyorum. bildiklerim hep birbirine karıştı. neyi bildiğimi de unuttum. ya bende bir sıkıntı var ya da çevremde olup bitenlerde süre gelenlerde.

insan olmak neden bu kadar zor. yoksa ben mi zorlaştırıyorum kolay olanı. doğruyu ve yanlışı ayırt edebilme kabiliyetim mi köreldi bilmiyorum. iyilik ve kötülük arasındaki çizgiyi mi şaşırdım yoksa.

her geçen gün ahlakımın köreldiğini hissediyorum. bu bir paranoya değil bunu çok net bir şekilde hissediyorum. böyle olması beni korkutuyor. nereye kadar gidecek hayatın içindeki bu sürüklenişim bilmiyorum. bildiğim tek şey var o da bir an önce toparlanmak zorunda olduğum. kendime çeki düzen vermeliyim. neye mal olursa olsun. kimlerin kalpleri kırılırsa kırılsın bunu yapmalıyım. yoksa her şey daha da kötüye gidecek hissediyorum. 



25 Haziran 2012 Pazartesi


Toprak oluş

İnsanın topraktan yaratıldığı ve yine toprağa döneceği gerçeğine kayıtsız kalmak. ve bu kayıtsızlığın sona ana kadar sürmesi. çok akıllı çok bilgili seçtiği yaşam biçiminde en ufak bir kusur görmeyen. hiçbir eksiği olmadığını ya da olsa bile öldükten sonra biz bir şekilde aramızda hallederiz diye düşünen insancıklar için ne kadar acınası bir durum.

mezarlıklar genelde serin olur. ölümün serinliği değildir bu. ağaçların çokluğundandır. o saçma tekrarı yapacağımı mı zannettiniz. ölümün soğukluğu diye bir şey yoktur. ölümün sarhoşluğu vardır. ölümün dışı soğuktur ama içi yakıcıdır. bu nedenle insana sarhoşluk verir. içinin yakıcı olmasının sebebi de gerçeklerle yüzleşmekten ötürüdür.

serinlik toprağa tatlı bir nem verir. o tatlı neme kavuşan toprak. güzel kokmaya başlar toprak kokmaya. işte bu koku sevdiğiniz insanın cenazesini kuşatmışsa. ölümün büyüsü o zaman ortaya çıkar. sizi sarar çepeçevre kozalar. ve siz dalgın yaşlı gözlerle hayatın anlamını bir kez daha keşfedersiniz. telefonunuzu açıp işle ilgili ilk soruyu yanıtlayıncaya yada ne yapalım hayat bu diye düşününceye kadar.

zaten kolay mı insanın gerçeklere karşı uyanıklığını koruması. eğer öyle olsaydı. bütün insanlar sevdiklerini kaybetmeye başladıkları ilk anda uyanırlar ve hayatlarını keşfettikleri gerçeğe uygun uyanık bir biçimde yaşarlardı.   

başka şeyler yazacaktım ama bu noktaya nasıl geldim bilmiyorum. ne yapalım hayat bu.      

22 Haziran 2012 Cuma


Tespitte bulunuş

Gözleri kanlanmış.
kopartılırcasına emilmiş memeleri yere sarkmış.
kaşınmaktan vücudunun büyük bir kısmının tüyleri dökülmüş.
etleri yarılmış.
topallayan ayağıyla yürümekte güçlük çeken.
mesai saati bitiminde işlerinden çıkan insanların ve binlerce arabanın arasına sıkışıp kalan. yaşamasının bir mucize olduğunun farkında olan.
her şeyini kaybetmiş bir sokak köpeği.
öylesine perişan bir halde ki.
sokakta yürürken hiç kimsenin onu istemediğinin bilincinde.
kaldırımlar bile homurdanıyor her adımında.
park ve bahçeler tiksintiyle karşılıyor varlığını.
dünyanın gözünden düşmüş bir canlı.
bence hayata dair bütün soruların cevabı.
bu uyuz köpek olmalı.  

21 Haziran 2012 Perşembe


Söz ediş

Ben şimdi size bir şeyden söz edeceğim. durup düşünmeniz gereken. hızla okuyup geçmemeniz gereken bir şeyden. aynı evde yaşadığınız ve bir anda kaybettiğiniz birinin geriye kalan eşyalarını nasıl toplarsınız. ütülemek üzere ayırdığınız pantolonlarını. gömleklerini. daha hiç giymediği hafta sonu aldığınız kışlık montunu. iç çamaşırlarını. pijamasını. sabahtan lavabonun kenarına bıraktığı diş fırçasını. sütlü kahve içtiği kupasını. nasıl toplarsınız.

bütün bunlarla başa çıkabildiğinizi varsayalım. kendinizi başarılı mı hissedeceksiniz. çabuk atlatılmış bir acının buruk sevincini mi yaşayacaksınız. insanlar çok metanetli çok sabırlı mı diyecekler sizin için. peki bu sizi memnun edecek mi. hayır.

bırakın yaksın her yerinizi kaybetmenin acısı. bir nefeslik bile canınızın kalmadığını hissettirsin size. zamanı saatlere değil birlikte yaşadığınız anılara bölün. hayatınız boyunca bir daha göremeyecek olmanızın kahredici yıkıcılığını. hıçkırıklarla tıkanarak feryatlarla çığlık çığlığa bağırarak yaşayın. etiniz hüzünle uyuşsun. ruhunuz elem verici bir azapla uyusun.

19 Haziran 2012 Salı


Söyleyiş

Aynı kelimeleri kullanmaktan söz ettiler. yerden yere vurdular. kırıp geçirdiler. evet aynı kelimeleri kullanıyorum. neden mi. çünkü aynı derde sahibim. hiç değişmeyen çürümeyen aynı acıya sahibim. hiç azalmayan kimi zaman artmasa bile olduğu yerde sayan bir acıya. madem farklı kelimeleri kullanmamı istediler. işte kullanıyorum. buji İngiliz anahtarı balgam sıvı nitrojen analitik geometri teleskop kaynak makinesi torna kabzımal karides şimdi biraz tatmin olmuşlardır herhalde.

kendimi çöpe atsam ne değişir ki. yine aynı pis koku içimden gelen. dürüst olmak. kendini sayıklamak. kendini tekrarlamak. neden bu kadar tedirgin eder ki insanları. ben acıları ölçtüm biçtim. hiçbirini öylesine çekmedim. hepsinin bir nedeni binlerce sebebi var.

aynı acı saçaklarında aynı kelimeler. çiğ köfte acısından bahsetmiyorum ben. lezzet veren bir acıdan söz etmiyorum. ben soğanın yaşarttığı gözlerden değil derinlerden çıkıp gelen tuzlu gözyaşlarından söz ediyorum.   

18 Haziran 2012 Pazartesi


Sorgulayış  

Birileri tanrının varlığından şüphe mi ediyor. öyleyse kendi cinsel organlarına baksınlar. yıldızlara değil. renksiz kokusuz tatsız suya baksınlar. göğüslere sırtlara vuran rüzgâra. kana. sonra tere ve dışkıya. salt acıya ve şehvetle gelen zevke baksınlar. ölüye ve diriye. gözyaşına ve kahkahaya. erkeğe ve dişiye baksınlar. düşünsünler bir zahmet. akıl etsinler. hissetsinler gerçeği. boyun eğsinler. sonra secde etsinler bir zahmet. kullukta bulunsunlar.

kibirlenmeseler. gururlanmasalar. aklın kayığına güvenmeseler hayatın şeytani dalgalarında. ne olur gaflete düşmeseler. algıda yanılmasalar. insan kendine kulak kesilse. çıplak gözle göremediğim bir canlı. beni. metabolizmamı. egosantrik organizmamı yerle bir ediyor. sayıklatıyor. inletiyor. rezil ediyor. kusturuyor. altıma sıçırtıyor. titretiyor. hayatımı durduruyor dese. hal böyleyken çıplak gözle göremediğim her şeyin mutlak sahibi ve hükümdarı olan bir yaratıcı beni sonsuza kadar kolaylıkla cezalandırabilir dese.

yani bunları ve bunlar gibi birçok şeyi diyebilse. insan kendine karşı dürüst olup kabullenebilse var oluş amacını. itaat etse. özgürlüğünü satsa bir ömür tanrısına. sonra sonsuza kadar mutluluk içinde esenlikle yaşasa.     

14 Haziran 2012 Perşembe


Serzeniş

Bilmek kabullenmek ve yapmak. şimdi ben bu üç fiille olan anlaşmazlığımı uyuşmazlığımı ve kavgamı anlatacağım. bildiğini yapmamak kendine karşı dürüst olmamayı gerektirir. şu an için ne kadar basit bir söylem. zaten içinde yaşadığım anı çekilmez ve katlanılmaz kılan bu söylemin basite indirgenmiş olmasıdır.

ben mi yaptım bunu. hayır. hep birlikte yaptık. peki neden sıkıntısını sadece ben çekiyorum. çünkü çektiğim sıkıntı beni diğerlerinden farklı kılıyor. yaptığını bilmemek cahil olmayı gerektirir. bu da insanlığın ortak sorunudur. akılları kuşatan cehalet.

elimden geldiği kadar kendimi bu sınıfın dışında tutmaya çalışıyorum. bildiğini kabullenmemek. yaptığını kabullenmemek. kabullendiğini bilmemek. kabullendiğini yapmamak. bilerek ve kabullenerek yapmamak. bilerek yapmak ve kabullenmemek. hepsini size açıklayabilirim. ama siz bu saydıklarımdan birini seçip aldırmazsınız. dolayısıyla gereksiz boş yere yorgunluk. boynundan aşağısı felç olmuş birine dövüşmeyi öğretmek gibi bir şey.       

13 Haziran 2012 Çarşamba


Sanış

‘’Her nefis ölümü tadacaktır.’’ yanılmıyorsam bizde bir tat alma sorunu var ki; böylesine kesin bir ifade ve milyarlarca yaşanmışlık varken. hala bir anlayışsızlık durumu söz konusu.

‘’Herkesin eli cebinde’’ sözü ciddiyetsizliği disiplinsizliği en iyi anlatan ifadeydi okul yıllarında. Ve delikanlılık dönemimde en çok duyduğum ‘’Sen ölmeyi bayılmak mı sanıyorsun.’’sözü de farkındalık noktasındaki sıkıntıyı en iyi anlatırdı.

ölmeyi bayılmak sanıyoruz ki; elimiz cebimizde geziyoruz.

diyorum ben de

naçizane.

12 Haziran 2012 Salı


Pusuya yatış

Hayatta her şey hiçbir şeyden sonradır. önemli olan da bu. hiçbir şey olduktan sonra her şey olabilmek. öldükten sonra yeniden dirilmek gibi. belki de bu yüzden hayatım hep. acıyla yere yığıldıktan sonra yapayalnız kalan insanların durumlarını gözlemlemekle geçti. aklı başında olan hiç kimse bundan keyif almaz. ama ben bütün hesaplarımı kaybetmek üzerine yaparım. yere çarptıktan dibe vurduktan sonrası için. biliyorum hiç cazip değil ama bana hiç hep cazip gelmiştir. insanların acı çekmelerinden keyif almışımdır. o zaman şartlarımızın eşitlendiğini aynı koşullarda yarıştığımızı düşünmüşümdür. mutlu olanlardan her zaman uzak durmuşumdur. onlara karşı hep mesafeli davranmışımdır. ne zaman ki dağılıp yıkıldıkları an gelir. o zaman ben içten içe keyif alarak onların çırpınışlarını. bu çırpınmanın sonuçlarını. debelenmelerinin onları hangi doğruya ulaştıracağını seyretmişimdir. genelde bu gözlemim hep hüsranla bitmiştir. çünkü neredeyse hiçbiri akıllanmamıştır. hiçbir şey olduktan sonra her şey olamamışlardır. ve bu halleri beni onların daha büyük acılar çekecekleri günü beklemeye yöneltmiştir.

kimilerine göre içten pazarlıklı olmak buna denir. hain ve kıskanç olmak. kindar ve aşağılık olmak. olabilir. herkes istediğini düşünmek de özgürdür. ama şu hiçbir zaman unutulmasın ki. mutlulukla kahkahayla bir yere varılmaz. eğer sıkıntılıysa insan hüzünlüyse. her an gerçeğe ulaşabilme olanağına sahiptir. işte ben bunu arzu ediyorum tüm insanlar için. hakikat için sıkıntı çekmek ve sonunda hep birlikte mutlu olmak.

11 Haziran 2012 Pazartesi


Özleyiş

Görmeden sevdin dediler.
evet dedim.
saçma değil mi sence dediler.
belki de öyledir dedim.
ya yoksa dediler.
ne fark eder ki dedim.
peki ya özgürlüğün dediler.
ölümün var olduğu bir dünyada özgürlükten söz edilebilir mi dedim.
gözümle gördüğüm sevgililerde ne buldum ki görmediğimden ümidimi keseyim dedim.
tamam dediler.
tamam değil dedim.   

8 Haziran 2012 Cuma


Meydan okuyuş

Şimdi daha önce yazmadığım bir üslupla yazacağım.

Aşkının kaşesi vurulmuş yüreğimin faturasına. ve çığlıklar çıldırıyor kulaklarımın sinesinde. ben yalnızlığa çıkarma yapıyorum sevgili. sensiz her gecem pimi çekilmiş el bombası ya da otobüs durağındaki şüpheli bir paket

Ne oldu şimdi güzel mi yazdım. evet kimilerine göre öyle. ama gereksiz.
Bir daha deniyorum.

Gümüş kâseler içinde kan kırmızısı şaraplar. güzel dinlenmiş göğüsleri diri genç kızlar. kasıkları temiz tüysüz oğlanlar. ay yere indi. geceyi şehvet bastı. kadehler tartıştı. her beden ihtiyacını buldu karşıladı.

Bu da olabilir neden olmasın.

Herkes gibi yazabilirim ama ne değişir ki. kendim olmak istiyorum. kolay kelimeler kullanmak. zor düşünceleri dile getirmek. asıl mesele bu. düşünmeyi öğretebilmek. gerisi boş yere yorgunluk. dilsiz birinin körle konuşması gibi. 



7 Haziran 2012 Perşembe


Kurtuluş

Keşke sadece bir semt adı olarak kalsaydı. ve biz kurtulmak istediğimizde oraya gitseydik. ama ne yazık ki bu mümkün değil. aksine bütün bir ömür yol almak gerekli kurtuluşa ulaşmak için. hayatı itinayla yaşamak gerekli. her aklın sözlüğü ayrı dilde iken ne kadar saçma bir söylem. bazen anlatmak istediğiniz bir şeyi anlatabilmenizin tek yolu anlatamamaktır.

6 Haziran 2012 Çarşamba


Kötüye yoruş

Kadınlar ve erkekler hayata karşı duydukları iştahı artırmak için sevişirler. sonuç. mutsuzlukla geçen ömürlerini neşelendirmek için bir başka insanın dünyaya gelmesini sağlamak. aslında tecrübeyle sabit değil mi ulaştığınız en büyük mutluluk. neden gerçeği bile bile biraz daha mutlu olabilmek için bundan hiç haberi olmayan bir canlıyı bu karmaşaya itersiniz ki.

bencilliğin tanımına tekabül eden bir hadise. kendi mutluluğun için diğerlerini umursamamak. çıkarlarını gözetmek uğruna başkalarını mutsuz etmek. şimdi bu kimseler midir yani bu erkekle bu kadın mıdır dünyaya geldiğiniz de güvenmek zorunda kaldığınız kişiler. bence işin en sakıncalı tarafı kesinlikle bu nokta. sizi korumakla yükümlü olan yegâne iki insanın karşılaşacağınız en bencil insanlar olması. zaten öyle olmasaydı sizi dünyaya getirmeyeceklerdi.

az önce sıralamış olduğum düşüncelerin tamamıyla olmasa da büyük bir kısmı deli saçmasıdır. isteyen dikkate alır. isteyen rafa kaldırır. her iki davranışta doğruya yakındır.                                   

5 Haziran 2012 Salı


Koy veriş

Yaşamayı planladığım hayat bu değildi. zaten kim planladığı hayatı yaşadı ki. kimse kırılmasın. ben de kırılmayayım bu gerçeğin karşısında. hepimiz ayakta durmaya çalışalım. olduğu kadarını yaşayalım. oldurabildiğimiz kadarını. hem başka seçeneğimiz mi var. herkes kendince tutsun hayatın bir ucundan. 

dertlerden sıkıntılardan acılardan biraz da sağa sola saçılmış mutluluktan müteşekkil değil mi öykülerimiz. kısa ya da uzun ne fark eder. aynı kelimelerle yazılmıyor muyuz hepimiz.     

4 Haziran 2012 Pazartesi


Kibirleniş

Eğer kibirliyse insan. ille de kibirli olmak istiyorsa. bu noktada kibirli olmalı. hangi nokta. kalbin bir daha çalışmamak üzere durduğu an. yani zamanda bir nokta. nasıl mı düşünmeli insan. nasıl mı kibirli olmalı.

ben varım. inanırsam her zaman var olabilirim. acı çeksem de mutlu olsam da fark etmez. sonuç olarak yok olmayacağıma inanabilirim. inanmazsam yok olmalıyım. yok olmak zorunda kalmalıyım. beni ben yapan her şey silinmeli. sanki ben hiç yaşamamışım gibi davranmalı zaman.

yok olamam ben. beni yok edemez kimse. ben hep var olmalıyım. benim gibi bir insan nasıl yok edilebilir. nasıl yok olabilir. buna inanamam. inanca götüren eninde sonunda doğru yola ulaştıran bir kibir.