17 Temmuz 2012 Salı


Şey oluş

Dilbilgisi paragraf ve anlatımdaki boşluklardan faydalanarak aklımdan geçenleri yazıya dökmeye çalıştım. yazın sanatının bütün inceliklerini kullanmaya gayret gösterdim. halkımızın yarısından çoğunun kullandığı geri iade ettim cümlesini bile kurmaya teşebbüs ettim. daha neler neler yaptım ama olmadı. herkesin okuduğunda kendine göre yorumlayabileceği. tamam bak ben de böyle düşünmüştüm. bu da benim başımdan geçmişti. ben de aynılarını yaşamıştım diyebileceği bir yazı birikintisine sahip olamadım. toplumun her kesimini içine alan bir anayasa tadında yazamadım. uzlaşmayı sağlayamadım. kendisiyle uzlaşamayan bir canlının bir başkasından herkesle uzlaşmasını talep etmesi ne derece bitkisel bir istek.

sonuç olarak ulaştığım en son nokta. şimdi söyleyeceğim sözlerdir. başlamadan biten sanat hayatımın doğmayan güneşiyim ben. ve yazacaklarım yaşayan her bir insanın kendisine göre yorumlayabileceği bir deneme olacaktır. dünya tarihi boyunca böylesine yoruma açık bir eser daha kaleme alınamamıştır biliyorum. evet hatta iddia ediyorum. hatta öylesine yoruma açıktır ki; iki insanın bir araya gelip üzerinde mutabakata varması imkânsızdır. ve nihayet o büyük an geldi.

hayatta her şeyin bir şeyi vardır diyorum. mademki böyle. insanlar neden bir şeyi yaparken başka şeyler denerler. daha önce onlarca kez denenmiş ve başarılamamış ve başarılması için tek bir şey gereken o şeyi. neden hep farklı yollardan denerler. bu yanlış denemelerin sonucunda ortaya çıkan şeyler. hiç hesapta olmayan bambaşka şeylere sebep olur. ve hayat içinden çıkılmaz bir şeye dönüşür. bir takım şeylerin çığırından çıktığını şarampolden aşağı yuvarlandığını gözlerinizle görürsünüz. ama bir şey yapamazsınız. zaten yapacak olduğunuz şeyde de yine başka bir şey deneyip. yapılması gerekeni yine yapmamış olacaksınız.

öyleyse her şeyi bir kenara bırakalım. ve her şeyi şey olana kadar bekleyelim. ya da şey gelene kadar. bir şey olduğunda ya da bir şey geldiğinde de hiçbir şey olmamış gibi davranalım. ve kendimizi şeyimizin kollarına bırakalım. her şeye şey tarafından bakalım. ve hiç kimseye şey davranmayalım. belki de o şey başka bir şeydir de biz farkına varamamış olabiliriz. bu da bize şeyi gösterir. ve o zaman da her şeyimiz şey olmuş olur.


OKUYUCULARIN ÜYE OLMASI DİLEĞİYLE...







12 Temmuz 2012 Perşembe


Yaza uygun yazış

Söylenmemiş söz bulmak zor. anlatılmamış bir hikaye. yaşanmamış bir acı. tadılmamış bir mutluluk dünyada. hayal kırıkları fay kırıkları bir de açık kırıklar ya da biraz kırık modacılar. kelimeler sarhoş gibi. nereye çekersen oraya geliyor. şimdi Allah’tan söz ediyor. birden şirk koşmak güzel diyor. kelimeler işte. düşünceleri seslendiriyor. o yüzden insan kafasına göre yaşıyor. çünkü artık yapılacak bir şey kalmadı diye düşünüyor. oysaki bütün bu yaşanmışlıkları tekrar hatırlamakta büyük bir erdem.  

kafayı ütülemek sözüne takıldım biraz. olumsuz bir hali seslendiriyor sanki. ama neden. bence şartlanmışlık. ön yargı. ütülemek kıyafetlerdeki kırışıklıkları gidermek için yapılan bir işlem değil mi. kafadaki sorunları düşünce kırışıklıklarını gidermek için bence kafayı ütülemek gerek diye düşünüyorum. bilmiyorum acaba kafanızı mı ütüledim.


5 Temmuz 2012 Perşembe


Helal ediş

Omuzları düşmüş. elindeki birkaç su şişesini bile taşımaktan aciz. sıcağın cehennemle yarıştığı çırılçıplak bir öğlen vaktinde. hayatın olanca koşuşturması içinde.’’ acaba bana da buradan bir nasip çıkar mı?’’ ümidiyle. şuursuz kalabalıkların arasında gezen. yaşlı bir beden. zamanın tüm acımasızlığıyla kendisini yalnızlığa ittiği. alaşağı ettiği. üzerine çullandığı bir adam.

önce kendi yaklaşıyor.’’ su ister misiniz?’’ diye. sonra ‘’hayır.’’ cevabıyla birlikte yoluna devam ediyor. belki ihtiyacı yoktu o gencin. dert oldu içine. ‘’elimde tutarım ne olacak.’’ dedi içinden. bir su istedi yaşlı adamdan. 50 kuruş yerine 1lira verdi. yaşlı adam para üstü vermek için davrandı. genç ‘’kalsın amca.’’ dedi. yaşlı adam da ‘’helal et’’ dedi.

sana bütün haklar helal olsun. sana canlar feda olsun. o 50 kuruş daha kıymetlidir göklerden yerden ve ikisi arasındaki her şeyden.


4 Temmuz 2012 Çarşamba


Yorumlayış

Ölü doğmak. başlamadan bitirmek ayrılmadan kavuşmak ağlamadan susmak olmalı. bizim gibiler için dört ayağı üstüne düşmek gibi bir şey. sahaya çıkmadan galip gelmek gibi mesela. doğmak ve ölmek aynı anda aynı bedende. düşünmesi bile heyecan verici. hem sana verilen görevi yerine getiriyor hayata geliyorsun. hem de bunu tertemiz bir şekilde sonlandırıyorsun. zahmet çekmeden acaba demeden. bir de gömülüyorsan bir mezar yerin varsa işte o daha da güzel. insan kıskanmadan yapamıyor.

çocuk küçükken sünnet edilmeli. acıya karşı şuuru açık olmadan. korkularıyla boğuşmaya başlamadan önce. sünnet bir anı olarak bile kalmamalı zihninde. yaşamak ta böyle olmalı. hiçbir şey kalmamalı aklında. geçmişe ait her şey hiçbir şey olmalı. şüpheye ve tedirginliğe sebep olacak bir yaşanmışlık söz konusu olmamalı. doğmadan ölmeli insan.   


             

3 Temmuz 2012 Salı


Yıkılış

Ölümden sonrası için düşündüm. bir başkası gibi değil. kendim gibi. asılsız bir iddia değildi anlatılanlar. canımın özünde hissettim.

meleklerden söz ederler ya ileri geri sanki gün aşırı onları görüyormuşçasına. mümkün müydü fizik ötesi bir varlıkla babanın oğluyla konuşur gibi konuşmak. hiçbir şey söylemeden konuşmaksızın sana bakan daha önce benzerini bile hayal edemediğin bir varlık. nurdan ırmaklar gibi akıyor önünde. seni seyrediyor. imkânsızın sırtını sıvazlamak böyle bir şey olmalı. bir de konuştuklarını düşünün. size soru sorduklarını ve sizden doğru cevaplar beklediklerini. sorgu meleklerinden söz ediyorum. herkesin acaba diye aklından geçirdiği var olup olmadıkları dini sohbetlerde anlatılanlardan ileri geçmeyen varlıklar.

inanıyorum deyip geçmek ve sonra da yıllarca hayatı ıskalamak. bir gün her şeyin sonun geleceğini bilmek ve her yaptığından sorguya çekileceğine inanmak. böylesine yakıcı bir gerçeğin koynunda uyuya kalmak. ne kadar acı. düşünmesi de yazması da söylemesi de. insanın içini silkeliyor.

neden yaptın. niçin yaptın. yıllarca süren mesnetsiz pişkinliğini nasıl açıklayacaksın. neyle kapatacaksın üstünü ruhunu linç eden onu tanınmaz hale sokan günahlarının. her soruya bir cevap verdin. ömrün boyunca ikna ettin edemedin. kimse sana inanmadığında da gücünü kullandın geçiştirdin. peki ya şimdi ne yapacaksın. her türlü sonun sonuna geldin. cevap bulamadıysan ben sana söyleyeyim. DAHA İYİSİNİ YAPABİLİRDİM diyeceksin ve aç kalacaksın. her şeye aç kalacaksın. affedilmeye iyilik görmeye ödüllendirilmeye senin olmasını istediğin arzu ettiğin her şeye. aç kalacaksın. 


        

2 Temmuz 2012 Pazartesi


Yadırgayış

Hayatın kıyısında gezinirken ayağın kayar da intihara düşersin ya. ayakkabın ya da paçan kanlanır. işte öyle bir gezinti benimkisi. yapabileceğim pek bir şey yok bu noktadan sonra. çünkü kendim yaklaştım hüzünle akan akarsuya. çok da karamsar değilim açıkçası. çünkü olabileceğini düşündüğüm aklımdan geçen şeyler geldi başıma. paçam kirlenmiş ya da ayakkabım. ne olmuş ki. eve dönünce değiştiririm. ölünce. bu yüzden yadırgıyorum ya ömrümün geriye kalan kısmını.