31 Mayıs 2012 Perşembe


Kaybediş

Ölmeyeceğini düşündüğünüz insanlar vardır hayatınızda. yakın akrabanın dışında. iç çamaşırı gibidir bu insanlar. temiz ve saftırlar. beyazdırlar çoğu zaman. ama özen göstermezsiniz. çünkü üstüne özen gösterdiğiniz başka kıyafetler giyersiniz. hayatınızda öncelikleri olan başka insanlar vardır.

onlar kolaylıkla fark edilemeyecek kadar özeldirler. kimi zaman mahallenin kuruyemişçisidir. kimi zaman manavı bakkalı. kimi zaman yazlıktaki komşunuzdur bu insanlar. hep birlikte yaşayacağınızı bir şekilde orada sizi bekleyeceklerini sanırsınız. ama öyle olmaz.

azrailin oltasına takılırlar hayatın derinliklerinde özgürce dolaşırlarken. ansızın haberleri ulaşır size. duyunca inanmak istemezsiniz. ya toprağa verirken ya da her zaman bulundukları yerde olmadıklarında kabullenirsiniz canınızı dipten yakan bu gerçeği. ne yapalım hayat dersiniz. yaşamaya koyulursunuz biraz sendeledikten sonra. tüm hızınızla karışırsınız koşuşturmasına büyük kalabalıkların. ta ki sıra size gelinceye kadar.   

30 Mayıs 2012 Çarşamba


Kabulleniş

Yüzümü seçemedim. nerede doğacağımı da. annemi ve babamı da seçemedim. kardeşlerimi ve akrabalarımı da. öyleyse hayatımın başından sonuna kadar ne kadarının kontrolü bende.

Muş varto’da bir barakada mı açtım dünyaya gözlerimi yoksa İstanbul boğazında bir yalıda mı? hayatımızın ne kadarı gerçekten bizim.

İsyan edecek olan varsa şimdi isyan etsin tamda bu noktada. Ya da teslim olsun her şeyi Yaratana.

29 Mayıs 2012 Salı


İkna oluş

Adalet.  bir varmış bir yokmuş diye başlayan adalet. kimilerine göre koca bir yalandan ibaret adalet. kimilerine göre ilahi adalet. artık herkesin bahçesinde kendi yetiştirdiği bir adalet var. organik adalet.

insanlar açlıktan ölecek. güçlü güçsüzü ezecek. emek her koşulda sömürülecek. yoktan yere boktan savaşlar çıkarılacak. sonra ‘’affedersiniz! aslında biz emin değildik. yokmuş öyle bir şey. yanlış istihbarat almışsız’’ diyecek soysuzlar. parası olan hegemonyasını sürecek. derebeyleri köylerdeki kasabalardaki kalelerinden lüks konutlara geçecekler. kurtarılmış sitelerde barınacaklar. sonra bunun adı mimari olacak. insana hizmet olacak. akıllı ev olacak.  

bakalım en akıllı ev kimin olacak. buna adalet karar verecek.  

28 Mayıs 2012 Pazartesi


İbret alış

Biraz daha toprak koyun başının altına. sırtının altına da biraz koyun. kıbleye doğru dönük olsun.

işte bunun için birbirimizi kırıp dökmemiz. ezip geçmemiz. kinlenip hırslanmamız. bu yüzden birbirimize katlanamayışımız. hoşgörüsüz ve asık suratlı olmamız. birlikte huzur içinde yaşayamayışımız. kavgayla sataşmayla sövmeyle vurup yaralamakla yaralayıp öldürmekle ırkçılıkla iç içe olmamız bu yüzden.

sanki bizimmiş gibi toprağı havayı suyu petrolü altını paylaşamayışımız. çıkarımıza olanı şiddetle arzulamamız. şehvetlerimize yenik düşmemiz. hep daha fazlasını isteyip aza kesinlikle kanaat etmeyişimiz bu yüzden. perişanlığımız. paramparça oluşumuz. birliğimizi bütünlüğümüzü ailemizi şerefimizi onurumuzu haysiyetimizi ve bizim için kutsal olan her şeyi kaybedişimiz hep bu yüzden.

sapkınlıklarımız. cinnetlerimiz. insan onuruna yakışmayan davranışlarımız. onurlu insan olamayışımız. ne olduğumuzu ve ne olacağımızı niçin var olduğumuzu ve niçin var olmaya devam edeceğimizi unutmamız ne yazık ki bu yüzden. yeniden dirilmek yerine sürekli ölmeyi seçmemiz ve bunun adına da yaşamak deyişimiz. kendimizi ahlaksızca aldatmamız. sebepsiz yere sebepler üretmemiz ve bu sebeplerin arkasına saklanmamız bu yüzden.

benim aklıma gelmeyip de sizin aklınıza gelen bütün soytarılıklarımız. bütün aşırılıklarımız ve edepsizliklerimiz. kendisinden ayılamadığımız sarhoşluğumuz. hep biraz daha toprak için. umarım anlatabilmişimdir.   

25 Mayıs 2012 Cuma


Haykırış          

Ben ne ümitler yaktım aklımın cehenneminde. siz bilmezsiniz. siz bilmezsiniz her sabah bir yangına uyanıp. gözünüzü kapatıncaya kadar o yangını söndürmeye çalışmayı. ve o yangının son nefesinize kadar sürmesi gerektiğini. siz bilmezsiniz.

‘’Allah’ım! Sana duyduğum özlem beni her şeyden uzaklaştırdı. Artık yok gibiyim dünyada. Ve dayanacak gücüm kalmadı. Ya canımı şimdi, şu an al. Ya da bana en azından, insanlar arasında hayatımı sürdürebilecek kadar gaflet ver.’’ diyebilmenin ne anlama geldiğini. siz bilmezsiniz.

24 Mayıs 2012 Perşembe


Hayal ediş 

Daha önce görmediğin hiç tanımadığın bir adamın yanına oturursun. adam diz çökmüştür ve elleri dizlerinin üstünde namazı beklemektedir. selam verirsin ve elini ellerinin üstüne koyarsın. o da sana tebessümle karşılık verir. birbirinden emin iki insanın yan yana oturması ve aynı inanç doğrultusunda bir araya gelmesi. ne güzel bir bekleyiş. ne kadar sade ve anlaşılır.

keşke dünya bir cami olsaydı.
ve biz bir başka gezegenden gelip huzur içinde inancımızın gereklerini yerine getirseydik. sokaklarda bahçelerde evlerde okullarda alışveriş merkezlerinde hep bu huzur ortamı olsaydı. konuşmalar saygılı ve sessiz karşısındakini kırmaktan uzak ve seviyeli olsaydı.
kısa sürseydi ama insanlar arasındaki muhabbeti arttırsaydı.
ayakkabılarımızı dünyanın dışında çıkarsaydık ve bütün dünyayı yalınayak ya da çoraplarımızla gezebilseydik.
bir tek müezzin olsaydı ve sesi bütün dünyada yankılansaydı.
ve onun sesini duyan herkes abdest almak için göllere denizlere yollara yapılmış sayısız çeşmelere koşsaydı.
hep birlikte namaza dursaydık.
namazdan sonra bütün dünya birbiriyle tokalaşsaydı ve iyi dileklerle birbirinden ayrılsaydı.
kendi gezegenlerimize dönerken de dünyanın çıkışında dünya için herkes gücünün yettiği ölçüde yardımda bulunsaydı.
hepimizin sahip çıktığı koruduğu bir yer olsaydı.
dünyamız keşke bir cami olsaydı.

23 Mayıs 2012 Çarşamba


Fark ediş

Plastik okyanus mavisi bir ibriğin boynuna dolanmış işlemeli kırık beyaz renkte bir havlu. yanında duvara yaslanmış uçları sivriltilmiş 60-70 santimlik iki tahta. ne oldu şimdi. ne anlamı var bu betimlemenin. anlamlandıralım o zaman. çaprazında musalla taşı. üzerinde yeşil beze sarılmış bir tabut. başucunda ellerini kavuşturmuş başını öne eğmiş bir adam. düşünceli belki de pişman. daha çok şey paylaşılabilirdi. daha iyi olabilirdi yolculuğumuzun birlikte geçen yılları. sana şöyle söylemiştim. söylememeliydim. sana şöyle yapmıştım. yapmamalıydım. kalbini şu sebepten ötürü kırmıştım. kırmamalıydım. değişen bir şey olmadı çünkü. ve ben yanı başında utanç duyuyorum kendimden. belki dostunum. belki ağabeyinim. kardeşinim belki. babanım ya da neysem neyim. ama daha iyisi için çabalayabilirdim. özür dilerim.     

21 Mayıs 2012 Pazartesi


Dönüş

Bir kere yaptım. bir kere daha. sonra bir daha yaptım. derken bir kere daha. günaha saplandım. çok sonra farkına vardım. çamura ya da kuma saplanmak gibi. ısrarla gaza bastım. her çıkmak istediğim de biraz daha battım. en adi soru. neden ilk yaptığında uyanamadın.  hemen sonrasında vazgeçmedin. neden.

günahı hangi neden haklı çıkarabilir ki. şeytan mı. nefsin mi. hayır. tabi ki hiçbiri. günahı ancak tövbe ve pişmanlık. gözyaşı ve ibadet haklı çıkarabilir. bunu dışındaki bütün cevaplar gizli kibirdir. aklın tezgâhıdır. meydan okumadır.

bilerek yaptım. kendim istedim. hepsi birer tecrübe. insan acılarla ayakta kalır. yaşadığım her şeyin arkasındayım gibi sözler. günahı kireçlendirir. hareketsiz kılar. ve bir süre sonra da hiçbir tedaviye cevap vermez.

öyleyse insan bu noktada zekâsını kullanmalı. günahı işlerken ki becerilerini ve kıvraklığını sergilemeli. kimse bana bu kadar günahı işleyen bir zekâ ne kadar kullanışlı olabilir ki diye sormasın. çünkü günah işlemek her zaman daha fazla zekâ ve daha fazla cesaret ister. planlı olmayı gerektirir. 

sonuç olarak aynı enerjiyi ve çabayı arınmak için sarf ettiğiniz takdirde. Allahın yardımıyla kurtuluşa erersiniz. benden söylemesi.

18 Mayıs 2012 Cuma


Diriliş

Arınmak huzura kavuşmayı istemek nasıl olmalı. insan neden bunlara ihtiyaç duyar. arınmanın ve huzura kavuşmanın tek bir yolu olduğunu söyleyemem. çünkü bu iki kavram kişiye göre değişiklik gösteren kavramlardır. kimi bir kadının ya da bir erkeğin bacakları arasında şehvetinden arınır. kimi nefret ettiği birini öldürdüğünde öfkesinden arınır. kimi zengin olduğunda fakirliğinden arınır. ama herkes bir şekilde herhangi bir duygusundan arınır. ve kısa süreliğine de olsa huzura kavuşur. sonuç nedir. devamlı bocalayan bir saçmalık o kadar.

önemli olan dizginlenmeyen duyguların tatminini ahlak dışı bir yöntemle sağlamak değil. hangi inanca mensupsan o inancın gereklerini yerine getirerek ahlak sınırları içerisinde sağlamaktır.

peki kimler bunu başarır. benliğini arındıranlar. benlik nedir. arzulamaktır. hırslanmaktır. sahip olmayı istemektir. öfkelenmektir. tahammülsüzlüktür. anlayışsızlıktır. heves edilene ulaşabilmek için her yolu kullanılabilir sanmaktır. alçak gönüllülüğü güçsüzlük saymaktır. hep bir adım önde olmayı hep bir basamak üstte olmayı düşünmektir. daha yüz binlerce tanımı vardır benliğin. ben sadece bir kısmını söyledim. siz arındırılması gereken bir şey olduğunu bilin yeter.   


17 Mayıs 2012 Perşembe


Çözümleyiş

Elektronlar çekirdeğin etrafında dönüyor. çekirdek proton ve nötrondan oluşuyor. bütün bu olaylar atomun içinde gerçekleşiyor. canlı cansız her şey atomlardan oluşuyor. demek ki insan durduğu yerde dönüyor. ağaçlar denizler kuşlar balıklar her şey dönüyor. dünya zaten dönüyor. şimdi ben bu noktadan sonra ne söylesem yalan. çünkü sözlerim de dönüyor.

çocukluğumda en ağır ithamlar sen döneksin sözüyle başlardı. evet doğru. çünkü herkes dönek. yani dönen denekler. her insan bir denek değil mi. ve açıkladığım gibi istemsiz bir şekilde sürekli dönmüyor mu. sonuç olarak hepimiz döneğiz işte. kimsenin gücüne gitmesin bu söylediklerim. çünkü hepsi bilimsel bir temele dayanmaktadır.  

15 Mayıs 2012 Salı


Bekleyiş

Kimi doğacak çocuğunu bekler. kimi ölüm döşeğindeki bir yakınını. kimi silahların susmasını bekler. kimi savaşın çıkmasını ortalığın karışmasını. kimi hayatın sona ermesini bekler. yeniden dirilişi. kimi durmaksızın yaşamayı. hiç ölmemeyi. kimi birilerinin gelip ona gerçeği anlatmasını bekler. kimi inandığı gerçeğin ortaya çıkmasını. herkesin önem arz eden bir bekleyişi vardır. ama hangi bekleyişin doğru olduğuna karar verecek bir tek Bekleyen vardır.  

14 Mayıs 2012 Pazartesi


Anlayış

Ne zaman çıkıp gideceğim bu hayattan merak ediyorum. ne zaman dünya benden sıkılacak. ben eşsiz biri değilim ki. belki daha önce öyleydim. ama artık değilim. yani bir eşim var. bu yüzden biraz daha ümitliyim ölmek için. çünkü her şey alabildiğine sıradan ve insanca. herkesin yapabildiği bir şeyi yaptım. hâlbuki eşsiz bir insan olarak hayatımı sürdürebilirdim. eşsiz bir evlilik yapmak mümkün sanmıştım. oysaki eşin olmazsa evlenemiyormuşsun anladım.     

11 Mayıs 2012 Cuma


Anırış

Kalemim vardı çok sevdiğim. kenarları ustura kadar keskin. tutmaktan çekinmedim. yazmaktan da. parmaklarımı kestim her defasında. avuçlarım kanla doldu. yazdıklarım hep kırmızı. şikayetçi miyim bu süreçten. cevap veriyorum. hayır değilim. mutluyum üstüne üstlük. acıyla yazmak saçma gelebilir kimilerine göre. ben yazarım kanlar içinde. söylerim sözlerimi. konuşurum. anlatırım da çoğu zaman. susmam. edepsizimdir. arsızımdır bütün bunları yaparken. sürekli tekrarlarım bildiğim gerçekleri. 

aslında gerçekler tekti. tek bir gerçek vardı. insanlar yüzünden parçalandı. parçalandıkça sulandı. yoğunluğu azaldı. içine yalan karıştı. çevresini yalancılar sardı. el ele tutuşup yalanlar söylediler hep bir ağızdan.

10 Mayıs 2012 Perşembe


Akıldan Geçiş

Oturup bir köşede ölümü beklesem. ama gerçekten sadece ölümü beklesem. hiçbir şey yemesem. içmesem. hiç kimseyle konuşmasam. ya da ne bileyim hayata karışsam. her şeyi unutsam. başlangıcımı ve sonumu umursamasam. anı yaşasam. anlık düşüncelere saplansam. günü kurtarsam. belki de düşünsem. sürekli sevsem. severken sürüklensem. sonra da sürüklenmeyi sevsem. her şeyimi kaybetsem. bütün yumurtaları kırılmış bir sepetsem. hayatın bütün cephelerinde şehit düşsem.  

8 Mayıs 2012 Salı


Açıklayış

Sözlerimle insanlara rahatsızlık verip huzurlarını kaçırabiliyorsam. burunlarını yere sürtüp başlarından aşağı kaynar su gibi inebiliyorsam. ne mutlu bana. savundukları değerleri hiçe sayıp tutundukları bütün dalları kesebiliyorsam. düşünmekten yüzleşmekten korktukları gerçekleri yüzlerine çarpıp onları yalnız ve çaresiz bırakabiliyorsam. ne mutlu bana.

yoksa onlar beni mutsuz edip kendileri mutlu olabileceklerini mi sanmışlardı. ne beyhude bir çaba. burası dünya. burada herkese yetecek kadar mutsuzluk var. kimse meraklanmasın. sıra kendisine gelmeyecek diye telaşlanmasın. daha poşeti açılmamış kabından çıkmamış yüz binlerce mutsuzluk var.

daha ne aşklar biter. daha ne tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı yenir. daha ne masumların kanına girilir. daha ne aileler dağılır. ne ülkeler yıkılır. ne topraklar çalınır. daha ne taşkınlıklar yapılır. ne hadler aşılır. ne isyanlar çıkarılır. daha neler olur neler. bekleyip görmek lazım. sabırsızlanmaya gerek yok.  

7 Mayıs 2012 Pazartesi


 
Birdenbire yazılanlar  50

Neden! ? … Sadece, yalnızca, başka bir kelimeye ve anlatım biçimine ihtiyaç duymadan, Neden! ? … Noktalama işaretleri sizi şaşırtmasın, çünkü ben, birdenbire yazılanların sonuncusuyum. Kendimi iyi hissetmiyorum. Gerçi bu çok ta yeni bir gelişme değil. 

İnsanların birbirlerini ısrarla kırıp dökmeleri, etrafa saçmaları, buruşturup atmaları, can yakıcı. Belki de bunu kendi aralarında sürekli yaptıkları için, bana yaptıklarında farkına bile varmıyorlardır. Yani sonuç olarak; ortada bir suçlu varsa o yine benim. 

Benim kalpleri savaş meydanına çeviren, akılları yakıp kül eden, insani değerleri yerle bir edip zıvanadan çıkan benim. Benim konuştuğu her insanda acı bir tat bırakan, aşağılayıp sorgulayan, yargılayıp asan benim. Benim kibirle adımlayan yeryüzünü, sonra tökezleyince de başını göğe kaldırıp sövüp sayan benim. Hayatı ufak hesaplar yaparak geçiştiren, derinden, en dipten sevemeyen, dengesiz ve tutarsız olan benim. 

Çoğu zaman insan olmaya bile dayanamıyorum. Her şeyin dışında, bütün olumsuzlukların dışında, yalnızca, insan olmak ve yalnızca konuşmak. Ana dili yalnızca olan bir insan kiminle ne kadar anlaşabilir ki?

Bana verdiğin bakir hüzünler için sana minnettarım Allah’ım! Her şey için teşekkür ederim. 

4 Mayıs 2012 Cuma


Birdenbire yazılanlar  49

Hiçbir şey yaratılmamış olsun. her şey kendiliğinden olmuş olsun. tek hücreli canlılardan bir şekilde maymuna kadar gelinsin. sonra bir şekilde insan olunsun. sonra kadınlar ince sesli erkekler kalın sesli olsun. erkekler kıllı kadınlar tüysüz olsun. bu kıl tüy sorunu böylelikle kendiliğinden çözülsün. sonra insan sosyalleşsin. sonra asosyalleşsin. çok tanrılar az tanrılar derken tek tanrılı olsun. sonra ferrariye binsinler. sonra dünya yetmesin. marsta hayat arasınlar.  

3 Mayıs 2012 Perşembe


Birdenbire yazılanlar  48

Ben geldim Allah’ım. Ben geldim.
Riyakârlığımla. Gururumla. Kibrimle. Şehvetimle geldim.
Öfkemle. Kinimle. Bencilliğimle. Yalanlarımla geldim.
Hırslarımla. Kıskançlıklarımla. Ve nefsimin sahip olduğu bütün kötü huylarla geldim.
Katlederek.  Tecavüz ederek.  Hak yiyerek geldim. Kendimde olmadan. Ayakta duramadan. Zil zurna sarhoş geldim. İnkâr ederek. Hakkı batılla değiştirerek. Kendimi israf ederek geldim.  


Ben geldim Allah’ım. Kapına geldim.    

Bir değil bin canla geldim. Bir tek karıncayı bile incitmemek için geldim. Benim diyememek bizim demek için geldim. Ben kazanmadım sen nasip ettin demek için geldim.  

Allah deyip dosdoğru olmaya geldim.