29 Haziran 2012 Cuma


Uyanış

Güzel bir mezarlıktı. mezarlığın güzeli de olur mu demeyin. egzoz dumanlarından uzakta şehrin kalabalığından kurtarılmış ileri de yol olma ihtimali olmayan tenha bir köy mezarlığıydı. eninde sonunda geleceğimi bildiğim fakat bu kadar erken olabileceğini tahmin edemediğim bir yerdeydim. dirilerin omuzlarında ölülerden bir ölüydüm. ne ölülerle konuşabiliyordum ne de dirilerle. kendimi dinliyordum sadece. bu saatten sonra ne konuşmanın ne de dinlemenin pek bir anlamı yok.

daha önce ölüm korkusunu yaşamıştım. savaş gazisiydim. ama bu defa ölü olmanın korkusunu yaşıyorum. bakın hala yaşamak kelimesiyle iç içeyim. dedikleri gibiymiş. ölmüyormuş insanı taşıyan ruh. kesin bildim. bir insan yeterince önem vermediği hangi gerçeği idrak ettiğinde bu kadar acı çekebilir ki.

yapabileceğim hiçbir şey yok. yaptıklarımı düzeltme fırsatım da. söyleyebileceğim hiçbir şey yok. söylediklerimi değiştirebilme hakkım da. meğerse bütün haklarım birer fırsatmış benim için. 
ama ben bir ömür umursamadım hiçbirini. paha biçilmez bir kabiliyetmiş karar vermek 
ve harekete geçmek.

anladım.
çok geç kaldım.
telafisi olmayan bir geç kalış.
insanı bedeninden çıkaran bir uyanış.  





   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder